Hızlı Konu Açma

Hızlı Konu Açmak için tıklayınız.

Son Mesajlar

Konulardaki Son Mesajlar

Reklam

Forumda Reklam Vermek İçin Bize Ulaşın

Kıvırcık Ali Fan Club

İntifada

Uzman Üye
Uzman Üye
Bursaspor
Katılım
5 Ocak 2014
Mesajlar
1,865
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
BURSA


Kıvırcık Ali hayatı

Asıl Adı Ali ÖZÜTEMİZ olan, Kıvırcık Ali 11.10.1968 yılında Tokat’ın Turhal ilçesinin Erenli Köyü’nde, dokuz kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Doğduğu gün babasının ölümünün 40 ekmeği verilmekteydi. Hal böyle iken dedesi “İşte oğlum geri döndü” der ve babasının ismi olan ALİ adını verir. Babası kendi yöresinde Aşık ALİ olarak bilinen ve çok sevilen mahalli bir halk ozanıdır. Sanatçı büyüyüp okul çağlarına geldiği zaman türküler söylemeye başlar. Bağlamaya ve halk müziğine olan ilgisi, köye gelen ozanları ve dedeleri kapı aralarından dinleyerek başlamıştır. Kah ırgat tarlasına ekmek götürürken, kah koyun kuzunun peşinde koşarken çan sesleri ile sesinin birleştiği anda her şeyi unutur, unutur da bir türkü tutturur.

Bir kayanın üstünde türkü söylerken hayallere dalar ve bu esnada derinden bir ses duyar; “güccük güccük” diye, bu ses evin en küçüğü olmasından dolayı güccük ismini takan annesi Gülbahar hanıma aittir. Oğlunun bu durumunu fark eden Gülbahar hanım, elinden tuttuğu gibi eve götürür ve gözü gibi koruduğu bağlamayı sakladığı yerden çıkararak “al güccüğüm Ali’m babandan sana yadigar” deyip bağlamayı eline tutuşturur. Sanatçı büyük bir sevinçle annesinin elini öperek bağlamayı alır. Hayatında ilk kez mutluluğun göz yaşlarını o an döker. Sevinci çok uzun sürmez ve bağlaması bir kaza sonucu kırılır. Onca yoksulluğa ve maddi imkansızlıklara rağmen, bu duruma üzüldüğünü gören eniştesi Mehmet ve en büyük abisi Sadık, fırtınalı karlı bir kış sabahı sanatçıyı da yanlarına alarak Turhal’ın yolunu tutarlar. Turhal’da bulunan Kılıç Saz Evi’ne giderek, yeni bir bağlama alırlar ve Küçük Ali bağlamasına kavuşmanın mutluluğu ile köye döner.

O dönemde İstanbul’dan eşini defnetmek için gelen Ozan Mahmut KAYA, bu üzüntüsüne rağmen ricaları kıramayarak sanatçıya 15 gün boyunca ders verir. Bu süreçte köyde hem dedelik, hem de ozanlık geleneğini sürdüren Sadık KÖRPECİ dededen de feyz alan sanatçı ilkokul 3’üncü sınıftan itibaren sınıf öğretmeni Fevzi KÜPELİ’nin de desteği ile bağlamasını geliştirmeye devam eder.

Mahzuni ŞERİF, Abdullah PAPUR, Ali KIZILTUĞ, Ali Ekber ÇİÇEK, Muhlis AKARSU, Rıza ASLANDOĞAN, Arif SAĞ, Musa EROĞLU ve Sebahat AKKİRAZ gibi büyük üstatları dinleyerek büyür ve örnek alır. Zamanın çoğunu bağlama çalarak geçiren sanatçı artık epey yol kat etmiş ve çevre köylerde de fark edilerek davet edilmeye başlanmıştır….

Sanatçı bu süreci şöyle anlatır;
“1968’de Tokat’ın Turhal ilçesinin Erenli Köyünde doğdum. Babamı hiç görmedim, ben doğmadan 37 gün önce bir kazada vefat etmiş. 9 kardeş yetim büyüdük. Ben en küçükleriyim, yani annemin de dediği gibi ailenin en güccüğü. Okul yıllarımda çalışkan, başarılı ve bir o kadar da haylaz bir çocuktum, ele avuca sığmazdım. Öğretmenlerim bana Cin Ali derlerdi neydem dedeme çekmişim. İlk okuldan sonra maddi imkansızlıklar ve yetersiz koşullardan dolayı okul hayatıma son vermek zorunda kaldım. İşte böyle başlayan öyküm büyük abim Sadık’ın da desteği ile 1983’te beni İstanbul’a kadar getirdi. Öyle değil midir? Yoksulluk Anadolu insanını hep gurbete düşürmemiş midir? Belki önce köyden bir kasabaya, sonra büyük kentlere ya da dünyanın dört bir bucağına… Yani benim deyimimle “Üçüncü gurbete” say say bitmez.
İstanbul Kasımpaşa’da Güngör Saz Evi ve yapım atölyesinde çalışmaya başladım. 1,5-2 yıl sürdü. Aynı zamanda Tepebaşı Gazinosunda düzenlenen ses yarışmasında Aşıklama dalında birincilik aldım. 1985 yılında ASM Müzik Kursu’na kayıt oldum. 3 ay süren solfej eğitiminden sonra aidatlarımı ödeyemediğim için ayrılmak zorunda kaldım. Oradan ayrıldıktan sonra da 3 yıl kadar konfeksiyon atölyelerinde çalıştım. Bu süreçte gece kulüplerinde, düğün salonlarında vb… bağlama çalarak, zor koşullarda hayata tutunma mücadelesi verdim.”

Gazino ve düğün salonlarında çalışmaya başladıktan sonra saçlarının uzun ve kıvırcık olmasından dolayı Kıvırcık Ali olarak anılmaya başlar ve 1988 de Şadıman Hanımla evlenir. Oğlu Eren ve kızı Ecemgül hayatına kocaman bir mutluluk getirirler. Bugün Eren 15, Ecemgül, 10 yasında .Hayat iste! Bugün bu evlilik sürüyor olmasa da Kıvırcık Alinin çocuklarına düşkünlüğü biliniyor. Ayrıca yokluğunu aratmayan Şadıman Hanımla da saygın bir ilişkisi var... 1990-91 yıllarında vatani görevini yapar. Askerden sonra artık kendi duygularını müzikal anlamda dile getirmeye başlayan sanatçı, besteleri kendisine ait olan ve zor koşullarda çalışıp kazandığı birikimi ile 1994-1998 yılları arasında 3 albüm yapar ama maddi imkansızlıklardan dolayı bu albümler piyasaya sürülemez.
1995’de İbrahim AKKAYA ve Mustafa YILMAZ ile birlikte Grup Turnalar’ı kurarlar. 1996’da ilk albümleri olan “Türkülerden Türkülere Yol Eyledik“ adlı albümle profesyonelliğe adım atar. 1998’de ikinci albümleri olan “Türküler Kimliğimiz” i çıkartırlar. Bu albümde müziği Kıvırcık Ali’ye ait olan “Turnalar” adlı eser de yer alır. 1983’ten bu yana maddi manevi desteğini esirgemeyen, hala prodüktörü olan, kirvesi ve can yoldaşım dediği İbrahim YILMAZ’ın desteğiyle 1999 yılında ilk solo albümü olan “Gül Tükendi Ben Tükendim” piyasaya çıkar. Kıvırcık Ali müzik ile iç içe büyüdü, emek verdi. Albümlerine gelince, her defasında ayrı bir tat ve renk alınıyor, dinledikçe dinlenesi gelen türküler ile dilini çözüyor gecelerin.
Müzik hayatına ilk adımını attığında yol göstericileri ve manevi destekçileri; Musa EROĞLU, Güler DUMAN, Edip AKBAYRAM olur. Kıvırcık Ali ise onların rehberlikleri doğrultunda kendini her daim geliştirerek, Türkiye’yi en ücra köşesine kadar dolaşıp konserler verdi. Almanya’ya o kadar çok gidip geldi ki, bir gün vizesinde problem çıkıp Almanya’ya giremeyince oradaki Türkler Alman Konsolosluğu’nu telefon yağmuruna tutar ve vizesindeki sorun giderilir. Müzik piyasası geleneksel kalıplarıyla başarısına akıl sır erdirememişse de aslında O’nun sırrı basit: Yüreğinin hüznünü, sevincini, burukluğunu, coşkusunu türküleri aracılığıyla dünyaya haykırmak.

O her kesime hitap ediyor; Solcusu, sağcısı, rockçısı, popçusu her kesimden dinleyeni var. İlk zamanlar ismi biliniyor ama kendisi bilinmiyordu. Şimdi ise tüm kitlelere hitabından dolayı herkes tarafından tanınıyor. Geniş bir dinleyici kitlesine sahip. Albümlerinde en az on eserin müziği kendisine ait. Bestelerini Edip AKBAYRAM ve Sibel CAN’ başta olmak üzere bir çok sanatçı seslendirmiştir. Kısa zaman içerisinde yurt dışındaki gurbetçilerimize konserler vererek, özellikle ozanlık geleneğini, Anadolu türkülerini içinde barındıran besteleri ve kendi tarzını ortaya koyan yorumuyla, ünü Avustralya ve Kanada’ya kadar ulaştı.

Kıvırcık Ali’nin serüveni “GÜL TÜKENDİ BEN TÜKENDİM”, “ISIRGAN OTU”, “ÜÇÜNCÜ GURBET” adlı albümleri ile başladı ve bu serüven, daha nice türkü üreteceğe benzer. Bilindiği üzere, özellikle Halk Sanatçısı, kendisine ve topluma yabancılaşmayan, öznel hayat tecrübesini sanatının gücüyle halkıyla bütünleştirebilen ve bu süreçte halkının duygularına da tercüman olabilmeyi başaran kişidir. Bu bağlamda Kıvırcık Ali, öznel dramlarını Türkülerimizin o inanılmaz deryası içinden gelen bir çoşkuyla “GERİYE DÖNÜN SENELER” isimli son albümüyle adeta bu mevsimde gönlümüze düşen, dördüncü bir cemre misali sürdürmektedir.

Zaten parlak yıldızlar, kendi mütavazi gölgelerinde, kendileri gibi olmaya çalışırlarken doğarlar. Nice duygu ve nağme tezatlarıyla gelen ve nice bir o kadar hayat kokan albümlere, Kıvırcık Ali….








[/COLOR]
[/COLOR]
ISIRGAN OTU

Yaylalara veda ettik veda dağlara
Yatağı yorganı alıp düştük yollara

Külü çemeni değiştik kör betonlara
Köyü düşündükçe anam içim yanıyor
Yanıyor da güzel anam yürek kanıyor


Burda dost bildiğin anam ısırgan otu
Elini tuttun mu bil ki elin yanıyor

Şeref ekmek bulamazken ******** bulur
Götürdükçe ciger aney içim yanıyor
Yanıyor da güzel anam yürek kanıyor


Hasan dayımınan damda harman savurmak
Gülsüm gülle Asuman'a suda rastlamak

Bahraç'ta tutan yoğurda parmağı banmak
Aklıma düştükçe anam içim yanıyor
Yanıyor da ciger aney yürek kanıyor

üçünçü gurbet

Eskisinden de beter oldu halımız
Zehir oldu ekmeğimiz balımız
Dilimize hasret kaldı dilimiz
Üçüncü gurbette perişan olduk

Çile çeken onca canlar nerede
Kıymet bilen o insanlar nerede
Ah gardaşım ah acı tatlı geçen o günler nerede
Üçüncü gurbette perişan olduk
Şu yaban ellerde malamat olduk

Ayrıldık sıladan binbir hayalle
Aktı göz yaşımız karıştı sele
Büktü belimizi dert hicran çile
Üçüncü gurbette perişan olduk
Büktü belimizi dert hicran çile
Şu yaban ellerde malamat olduk

Yüklendik hasreti düştük yollara
Geldik mesken kurduk yaban ellere
Aldırmadık geçip giden yıllara
Üçüncü gurbette perişan olduk
Aldırmadık geçip giden yıllara
Şu yaban ellerde malamat olduk

Anayı babayı toprağa saldık
Bacıya gardaşa hasret kaldık
Ne çileler çektik ne günler gördük
Üçüncü gurbette perişan olduk

Dedeyi neneyi toprağa saldık
Emmiye dayıya hasret kaldık
Ne çileler çektik ne günler gördük
Üçüncü gurbette perişan olduk
Şu yaban ellerde malamat olduk

Kalplerde huzur yok ağızlarda tat
Duygular yok olmuş dostluklar berbat
Anayı babayı tanımaz evlat
Üçüncü gurbette perişan olduk
Anayı babayı tanımaz evlat
Şu yaban ellerde malamat olduk

Bülbülü koymuşlar altın kafese
Vatan vatan demiş nefes nefese
Selam olsun sıladaki herkese
Üçüncü gurbette perişan olduk
Selam olsun eşe dosda herkese
Şu yaban ellerde malamat olduk

Anayı babayı toprağa saldık
Bacıya gardaşa hasret kaldık
Ne çileler çektik ne günler gördük
Üçüncü gurbette perişan olduk

Dedeyi neneyi toprağa saldık
Emmiye dayıya hasret kaldık
Ne çileler çektik ne günler gördük
Üçüncü gurbette perişan olduk
Şu yaban ellerde malamat olduk

Kızılkaya

Kızılkaya Yare Benim
Varıp Gittiğimi Söyle
Ceketimi Omuzuma
Vurup Gittiğimi Söyle

Düğün Ola Bayram Ola
Kimler Öle Kimler Kala
Atımı Meçhul Bir Yola
Sürüp Gittiğimi Söyle

Muhabbetim Gülüm İle
Sohbetim Bülbülüm İle
Kadehleri Elim İle
Kırıp Gittiğimi Söyle

İçmedim Mey`İ Şarabı
Hep Hissettim Izdırabı
Kendi Başıma Çorabı
Örüp Gittiğimi Söyle

Bahçe Kapısı Sürgülü
Duvarı Diken Örgülü
Bana Düşen Yaban Gülü
Derip Gittiğimi Söyle

Hüzün Sardı Dört Yanımı
Depreştirdi Hicranımı
Kuş Kadar Kalan Canımı
Verip Gittiğimi Söyle

kıvırcık ali

Dost Nerdesin

Yıllar Oldu Bir Selamın
Alamadım Dost Nerdesin
Bir Gün Gelip Hatırımı
Soramadın Dost Neredesin

Gözlerimde Kanlı Pınar
Aktıkca Yüreğim Kanar
Baykuşlar Başımda Tüner
Yoramadım Dost Neredesin

Çare Yoktur Efkarıma
Unuttun Gider Zoruma
Namlu Deydi Şakağıma
Vuramadım Dost Nerdesin

Matem Sardım Bileğime
Hasret Vurur Yüreğime
Kınalar Yak Ellerine
Saramadım Dost Nerdesin

Kitledin Demir Kafese
Muhtaç Ettin Bir Nefese
Feleklen Göğüs Göğüse
Duramadım Dost Nerdesin

Sevdam Mapus Ben Mahkumum
Kurtulmaya Yok Umudum
Prangalara Vurgunum
Kıramadım Dost Nerdesin
Sen Nerdesin Sen Nerdesin

Bak Şu Feleğin İşine

Bak su felegin isine oy
Neler getirdi basima

Avular katti asima oy...
Ne istedin benden felek
Hain felek zalim felek


Fidan ektim dal vermedin oy
Bagban oldum gül vermedin

Ari oldum bal vermedin oy...
Ne istedin benden felek
Hain felek zalim felek


Aldin yarimi götürdün oy
Yedin ömrümü bitirdin

Sonunda ölüm getirdin oy...
Ne istedin benden felek
Hain felek zalim felek
[/B][/B]
 

Users Who Are Viewing This Konu (Users: 0, Guests: 1)

Üst