Hızlı Konu Açma

Hızlı Konu Açmak için tıklayınız.

Son Mesajlar

Konulardaki Son Mesajlar

Reklam

Forumda Reklam Vermek İçin Bize Ulaşın

Bioshock: Infinite İncelemesi

Quatro

<marquee><b><span color="#FF0000">Do not break the
Fahri Üye
Katılım
28 Temmuz 2013
Mesajlar
391
Tepkime puanı
1
Puanları
0
BioShock: Infinite’ın ilk tanıtımı E3 2011’de yapılmıştı ve neredeyse üç senelik bir gelişim süreci bulunuyordu. Nitekim serinin önceki oyunlarının büyük bir beğeni toplaması da BioShock: Infinite’a olan beklentileri yükseltmişti. Nihayet oyun çıktı ve Irrational Games oyuncuların bu beklentilerini fazlasıyla karşılayacak bir yapıma imza attı.

Öncelikle BioShock: Infinite konu olarak serinin diğer oyunlarıyla bağlantı taşımadığını belirtmek gerekiyor. Oyun 1912 yılında modern bir gökyüzü şehri diyebileceğimiz Columbia’da geçiyor. Ana karakterimiz Booker DeWitt eski bir Pinkerton ajanıdır ve teakrotik rejimle Comstock tarafından yönetilen Columbia’ya gider. Oraya gitme amacı ise Comstock’un kızını, Elizabeth’i, kurtarmak ve önceden yaptığı anlaşma gereğince kızı kim olduklarını sonunda öğreneceğimiz kişilere vermektir. Fakat bu dönemde nativistler ve Vox Populin adında isyancı bir grup arasında iç savaş hâkimdir. BioShock: Infinite bu savaş ve arasında kalan DeWitt ve Elizabeth’in gizemli hikâyesini barındırıyor.

[video=youtube;ur-XOhPqU6g]http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=ur-XOhPqU6g[/MEDIA]

Oyunun içeriğine baktığımızda özellikle o dönemin yaşayış tarzını ve distopik atmosferi mükemmel bir şekilde yansıttığını söylemek mümkün. Ayrıca oyun içindeki kısa görüntülerden oluşan film projektörlerinde (kinescope) izlediğimiz videolar ve bulduğumuz ses kayıtlarıyla (voxophone) oyunun içeriğiyle ilgili yeterince bilgi sahibi oluyoruz. Bu özellik isteğe bağlı olsa da konuyu daha iyi anlamamızı sağlıyor. Hikâyesi ise akıcı bir şekilde ilerliyor ve genel olarak Elizabeth’in ekseninde gelişiyor. Yapılan her görev sonrasında ise ne olacağını tahmin etmek pek de kolay değil. Bu bağlamda merak unsuru canlılığını kaybetmiyor. “Find the Girl” ile başlayan serüvenimiz kurgu ilerledikçe gerek kuantum, gerek gerçeküstü olaylarla farklı şekillere bürünerek bize hem bir film hem de üst düzey bir oyun deneyimi yaşatıyor.

BioShock: Infinite eski sayılabilecek Unreal Engine 3 oyun motoruyla geliştirilse de tatmin edecek düzeyde grafiklere sahip. Özellikle tasarımlar, gölgelendirmeler ve diğer efektler çok güzel hazırlanmış. Yapay zekâ ise oyunun zorluk derecelerine göre değişiklik gösteriyor, ancak normal moduna baktığımızda fazla zorlamadığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda çatışma esnasında Elizabeth’in cephane, sağlık gibi yardımları da zorluğu azaltan bir etken olarak görmek mümkün. Ayrıca genel olarak çizgisel ilerleyen kurgunun yan görevlerini de yapıp, haritaların incelenmedik yerini bırakmamanızı tavsiye ederim. Columbia’nın müthiş atmosferini haritaların her yerinde görebilmeniz, oyundan daha fazla zevk almanızı sağlayacaktır. BioShock: Infinite’ın kullandığı müzikler ise bu ortamı öylesine güzel süslüyor ki, değil bitirmek oyundan çıkıp gerçek hayata dönmek bile canınızı sıkmaya yetecek. Bir yandan Bach çalarken, diğer yandan çatışmak insana değişik bir his veriyor. Neyse ki BioShock: Infinite’ın oynanışı ortalama olarak 12 saat civarında sürüyor. İsteğe göre haritayı daha fazla dolaşıp ya da yüksek zorluk modlarında oynayıp bu süreyi yükseltebilirsiniz.

Infinite'i karakterler ve oynanış olarak değerlendirirsek; tasarım açısından fazlasıyla özen gösterildiğini görebiliriz. Ana karakterimiz olan ve “False Shepherd” da denilen Booker DeWitt’in özelliklerine gelecek olursak önceki BioShock oyunlarını bilenler için benzer yapıda olduğunu söyleyebiliriz. “Salt” toplayarak karga sürüsü yollama, ateş topu fırlatma gibi daha pek çok yetenek kullanabiliyoruz. Sağ tıka basılı tutup bu yeteneklerin farklı sürümlerini de düşmanla çatışırken kullanabiliyoruz. Onun haricinde oyunun silah konusundaki çeşitliliğine de ayrı bir parantez açmak gerekir. Pompalı tüfekler, pek çok tarzda otomatik silahlar, patlayıcılarla doyurucu seviyede bulunuyor. Fakat yine de Borderlands 2’deki gibi bir çeşitlilik beklememek gerekir. Nitekim tek silahla da oyunu bitirmek mümkün olduğundan seçim bakımından kafa karıştırmıyor. Ayrıca oyun içindeki cesetleri, çantaları, kutuları karıştırarak cephane, sağlık, para gibi şeyler toplayabiliyoruz. Bu paralarla da yetenek ve silah güncellemeleri yaparak verilen hasar, etki ettiği alan gibi özellikleri de arttırabiliriz.

Elizabeth ise oyunun büyük bir bölümünde bizim yanımızda dolaşıyor ve daha çok bir yardımcı gibi hareket ediyor. Fakat Elizabeth’in sahip olduğu uzay-zamanı bükme özelliği de hikâyenin gidişatını etkileyen bir faktör olarak ön plana çıkıyor. Oyun içinde ise girdiğimiz çatışmalarda mühimmat desteği veriyor, sahip olduğu özellik yardımıyla bize korunma sağlıyor ya da kilitli odalara girmek için ondan yardım bekliyoruz. Kilitli odalar konusunun karakter geliştirme açısından önemli bir yeri var. Haritaların bazı yerlerinde topladığımız anahtarlar yardımıyla gizli odalara girip “gear” bulabiliyoruz. Bu “gear” dediğimiz dört farklı parçadan oluşan elbiseler de bize farklı silah, çatışma yetenekleri verebiliyor. Ek olarak “infusion” denilen iksirleri de çoğunlukla bu odalarda buluyoruz. Bu iksirler de oyundaki sağlık, kalkan ya da salt kapasitesini yükseltmemize yarıyor. Elizabeth’e yeniden dönersek bazen bizim gözden kaçırdığımız bazı eşyaları bize gösteriyor, bazen de yerde bulduğu parayı bize vererek maddi destek sağlıyor. Kısacası mavi gözlü sevimli Elizabeth bize maddi ve manevi desteğini esirgemiyor, biz de “False Shepherd” olarak ona aradığı bazı cevapları bulmasında yardım ediyoruz.

Son olarak oyunun seslendirmeleri de oyunun geneli gibi üst düzey bir şekilde yapılmış. Booker DeWitt karakterini Batman: Arkham City oyununda da seslendirme yapan Troy Baker, Comstock’u Kiff VandenHuevel, Elizabeth’i ise Courtnee Draper seslendirmiş. Oyun içindeki seslerin bütününe bakarsak kusursuza yakın bir gerçekliği bulunuyor. Patlamalar, kurşun sesleri, çığlıklar, gerçek hayatta duyacağımız ve duyamayacağımız bütün sesler mükemmel yansıtılmış. Arka planda çalan müzikleri ise G. Schyman hazırlamış. Kullanılan klasik müzikler de geçtiği dönemle birebir örtüşüyor. Hatta bazen sırf çalan müziği dinlemek için oyunu bıraktığınız anlar oluyor.

BioShock Infinite, bu yıl göz önüne alındığında, şu ana kadar çıkmış oyunlar içinde tartışmasız en iyisi olduğunu söyleyebilirim. Gerek oyunun atmosferi, gerek müzikleri, gerek kurgusuyla Irrational Games ve oyunun yapımında görev alan 2K Marin, Human Head Studios her şeyiyle kaliteli bir iş çıkarmış. Kurgusal olarak Ken Levine’i ayrıca tebrik etmek gerekiyor. Tam anlamıyla sanat eseri diyebileceğimiz bir güzellikteki oyunu herkesin oynamasını, Booker DeWitt ve Elizabeth’in sıra dışı öyküsünü sizin de yaşamanızı tavsiye ederim.


 

Users Who Are Viewing This Konu (Users: 0, Guests: 1)

Üst