Hızlı Konu Açma

Hızlı Konu Açmak için tıklayınız.

Son Mesajlar

Konulardaki Son Mesajlar

Reklam

Forumda Reklam Vermek İçin Bize Ulaşın

Bende Yazdım KİTABIN ÖZETİ

İntifada

Uzman Üye
Uzman Üye
Bursaspor
Katılım
5 Ocak 2014
Mesajlar
1,865
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
BURSA
(1 nci Cilt)

KİTABIN ÖZETİ :

Bu kitapta Atatürk'ün silah arkadaşlarından olan Türkiye'nin Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Birinci Dünya Harbi öncesi Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi durumu, yaşanan önemli olaylar ve mütarekenin ilk hazırlık çalışmalarıyla ilgili tespit ve yorumları yer almaktadır. Celal Bayar'ın kendisi İttihat ve Terakki Cemiyetinin içinde bulunan bir kişi olarak aynı zamanda bu cemiyetinin durumu ve yapısı hakkında da bilgiler sunulmuştur.

1 nci cilt 11 bölümden oluşmaktadır:

1. Bölüm :

Birinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde yaşananlar anlatılıyor. Müttefikimiz olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Bulgaristan mağlup, Almanya ise bitkin bir durumdaydı. Bulgarların mütareke teklifi diğer müttefikleriyle beraber Osmanlı kabinesini de sıkıntıya sokmuştur. Burada üzerind edurulan konular arasında, Talat Paşa kabinesindeki fikir ayrılıkları ve kabinenin istifası, Sultan Vahdettin’in olumsuz ve güven vermeyen kişiliği, ayrıca son Suriye ve Filistin muharebelerinde o sırada ordu komutanı olan Mustafa Kemal Paşa'nın oynadığı müsbet rol bulunmaktadır.

2. Bölüm :

Harbin son günlerinde Padişah Mehmet Reşat vefat etmiştir. Yeni Padişah Vahdettin'in tahta çıkışı ve yemini Talat Paşa kabinesinin istifasıyla yeni kurulan İzzet Paşa kabinesinin göreve başlaması ile ilgili olaylar kitabın bu bölümde yer almaktadır. Mustafa Kemal Paşa'nın siyasi görüşleri ve yeni kabinenin kurulmasındaki rolü özellikle vurgulanmakta. (Mustafa Kemal Paşa savaşın kaybedilmiş olduğundan hareketle acilen yeni bir kabine kurulmasını ve durumun daha da kötüye gitmesine mani olmak için gerekirse müttefiklerden ayrı hareket etmek gerektiğini bildiriyor). İzzet Paşa kabinesinin ilk icraat olarak Wilson prensiplerinden hareketle her millete kendi bağımsızlık hakkını vermek gerektiği, bu meyanda hilafet ve saltanat makamına bağlı kalmak şartıyla Arap vilayetleri meselesinin de halledileceği şeklinde özetlenebilecek bir beyanatı söz konusudur. Araplarla ilgili olarak Cihan Harbi’nin başlangıcında şeyhülislam fetvalarıyla ilan edilen cihadı mukaddese rağmen Arapların İngilizlerle işbirliği yapmaları Sir Ronald Storus adındaki doğu kültürleri araştırmacısının hatıratından örneklerle anlatılıyor.

3. Bölüm :

İstanbul ve İzmir'deki durum Türk tebaadaki hüzün, Rum tebaadaki sevinç hali, mütareke ve barış teşebbüsleri anlatılıyor. Ayrıca mütareke (ateşkes) antlaşmasıyla ilgili olarak Osmanlı kabinesinin ve İngilizlerin teklifleri maddeler halinde sıralanıyor.

Osmanlı hükümeti memleketin hiçbir noktasına yabancı askeri kuvvet çıkarılmayacağı şartını ileri sürerken İngiliz tarafı bütün önemli noktaların işgali ve haberleşmenin kendi kontrollerine bırakılmasını, deniz, kara ve demiryollarının İtilaf Devletleri’nin kontrolüne verilmesi şartlarını öne sürmüşlerdir. Osmanlı Hükümeti sekiz maddelik, İngiliz tarafı yirmibeş maddelik bir mütareke öne sürmüştür.

4. Bölüm :

Meclisi Mebusan’da mütareke ile ilgili müzakerelerin tutanakların tamamı sadeleştirilerek aktarılmış, Osmanlı tarafını Rauf Bey başkanlığındaki heyet, İtilaf Devletlerini de Amiral Galthorpe temsil etmektedir. Bu görüşmelerde, İtilaf Devletlerinin şartlarıyla Osmanlı Hükümetinin şartları uyuşturulmaya çalışılmıştır (ilk dört oturumdan sonra). Yirmibeş maddeden dokuzu Osmanlı Hükümeti’nce kabul edilmiş, yedisi tadilat şartıyla, beşi kısmen kabul edilmiştir. Üç madde hakkında izahat istenmiş, on madde (Toros tünellerinin müttefikler tarafından işgali) reddedilmiştir. Daha sonra beşinci oturumda mütarekenin son olarak müzakeresi yapılmış ve Mütareke İngilizlerin istediği şekilde kabul edilmiştir.

5. Bölüm :

Burada İlk olarak Mondros Mütarekesi'nin kesinleşen metnine yer veriliyor. Mütarekenin Osmanlı İmparatorluğu aleyhine çok ağır şartlar taşımasına ve İngilizlerin istediği gibi şekillenmesine rağmen İngilizlerin yine de Mütareke Hükümlerini bozdukları, özellikle Musul'un işgalinde keyfi davrandıkları mütalâası göze çarpıyor. Yine bu bölümde Mustafa Kemal Paşa’nın mütareke hakkındaki görüşleri yer alıyor. Mustafa Kemal Paşa, mütareke şartlarının çok ağır ve haksız olduğundan bahisle Genelkurmay Yüksek Başkanlığı'nın çalışmalarına ayak uyduramama durumunda töhmet altında kalacağını, gerekirse kumandayı hemen teslim edebileceğini İzzet Paşa'ya bildirmiştir.

6. Bölüm :

Kitap burada, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin son toplantısına ve Talat Paşa'nın harbe giriş sebeplerini izah eden nutkuna yer veriyor. Talat Paşa özetle, öteden beri büyük bir Avrupa devleti ile anlaşmak durumunda olduğumuzu, İngiliz ve Fransızların buna yanaşmadıklarından dolayı istekli olan Almanya ile ittifak kurulduğunu ve müteakiben Almanya ile Rusya arasında harp başladığı için bizim de harbe girmek zorunda kaldığımızı dile getiriyor. Öte yandan, Mustafa Kemal Paşa'nın harbe girilmemesi gerektiği yolunda fikirleri ihtiva eden mektuplarına yer veriliyor. Mustafa Kemal Paşa Almanlar ve Almanlarla beraber bulunanların mağlup olacağından emindi. Bu yüzden harbe girmeye karşıydı.

Yine İttihat ve Terakki'nin Tecettüt Partisi adı altında faaliyetlerine devam kararı aldığı zikrediliyor. Son olarak da İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden ve Osmanlı İmparatorluğu’nu harbe sokan Talat, Cemal ve Enver Paşalar ile diğerlerinin yurt dışına çıktıkları anlatılıyor.

7. Bölüm :

Bu kısımda, İttihat ve Terakki Cemiyeti' nin kuruluşundan ve gayesinden bahsediliyor. Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti 1906'da kurulmuştur. Türkiye'deki teşkilatı gizli bir ihtilal komitesi şeklinde olup, Avrupa'da bulunan İttihatçılar'ın kimliği belli olarak çalışılmıştır. Cemiyet 2 nci Abdülhamit'in istibdadına son vermek, 1876 Kanuni Esasisinin yeniden yürürlüğe konmasını sağlamak ve bu vesileyle milli iradeyi temsil eden Osmanlı Meclisi Mebusanının açılmasını sağlamak amacındaydı.

6 Haziran 1908'de Reval (Estonya) şehrinde, İngiltere Kralı ile Rus Çarı arasında bir mülakat oldu. Bu Rumeli’deki Türk tebaayı, Rumeli'nin elden gideceği şeklinde heyecana sevketti ve yer yer kıpırdanmalar başladı. Bunun üzerine İttihat ve Terakki genişleme kararı aldı ve İhtilal hareketini hızlandırdı. Müteakiben 22 Temmuz 1908' de cemiyetin Manastır'daki merkezinden Padişah'a telgraf çekilmiş ve cemiyet açık faaliyetlerine başlamıştır. Sonuç olarak 23 Temmuz 1908'de Kanuni Esasi yeniden yürürlüğe girmiştir.

8. Bölüm :

Burada Meşrutiyet'e karşı bir ayaklanma olan 31 Mart Vakası anlatılıyor. 31 Mart ayaklanmasını başlatanlar "Şeriat isteriz, padişahım çok yaşa" diye bağırarak taraftar toplamışlar ve Meclisi Mebusan'a baskı yapmak istemişlerdir. Asilere isteklerinin kabul edildiği bildirilmek suretiyle isyan durdurulmuştur.

9. Bölüm :

Bu bölümde 31 Mart isyanının çeşitli yansımalarından ve alınan tedbirlerden bahsediliyor. Özellikle doğuda, Erzurum ve Erzincan'da olaylar çıkmış ve isyancılar "şeriat isteriz" diye ortalığı birbirine katmışlardır. Ancak bu isyanların da bastırıldığı görülüyor. Yine isyanı teşvik eden Derviş Vahdeti'den ve Volkan gazetesinden bahsediliyor. Volkan gazetesi ‘İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'nin yayın organıydı. Bu cemiyete Abdülhamit'in hafiyeleri ve Şehzade Vahdettin Efendi de kaydolmuşlardı. Bu bölümde ayrıca yine Osmanlı Birliği Heyeti adıyla oluşturulan ve uzlaşma zemini bulmak isteyen parti, cemiyet ve gazetecilerin toplandığı bir oluşum hakkında bilgi veriliyor.

10. Bölüm :

Avrupa'daki aydın Türklerin çalışmaları anlatılıyor. Bunlardan Prens Sabahattin Bey'den ve onun Adem-i Merkeziyetçilik fikrinden bahsediliyor. Devletteki merkeziyetçilik sistemi şahsi teşebbüsü engellediği için ilerlemeye mani oluyordu. Prens Sabahattin fikirlerini bu çerçevede geliştirmiş ve yaymaya çalışmıştır. Bu fikirlere muhalif olan Ahmet Rıza Bey ise, Merkeziyetçilik fikrini savunmuş, Adem-i Merkeziyetçiliğin İmparatorluğu parçalanmaya götüreceğini savunmuştur.

11. Bölüm :

Osmanlı basınının önemli dergi ve gazetelerinden ve sahiplerinden bahsediliyor. Hüseyin Cahit - Tevfik Fikret arasındaki çekişmeye yer veriliyor.

Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa, Gazi Ethem Paşa, Ahmet Rıza Bey gibi şahsiyetlerin meşrutiyet idaresinin hürriyet ortamını istismar eden Volkan Gazetesi ve diğer matbuatın kontrol altına alınması yolundaki çabalarına yer verilmiş. Bunlara rağmen, Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinin aczi ve zaafı, 31 Mart Vakası’nın patlak vermesine yol açmıştır; ancak Mustafa Kemal'in bizzat adının verdiği ve kumandanı Mahmut Şevket Paşa olan Hareket Ordusu isyanı bastırmıştır.
 

İntifada

Uzman Üye
Uzman Üye
Bursaspor
Katılım
5 Ocak 2014
Mesajlar
1,865
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
BURSA
(2 nci Cilt)


KİTABIN ÖZETİ :

Celal Bayar’ın “Ben de Yazdım” kitabı, Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, 31 Mart 1909 irtica hareketleriyle başlayan ve memleketi felakete götüren iç didişmelerin çok yoğun olarak yaşandığı bir dönemde vuku bulan olayları günümüze nakleden çok önemli bir eserdir.

Yazar bu eserinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında gerçekleşen bazı vakaların bugün içinde bulunduğumuz durumla karşılaştırmasının yapılmasının biz yeni nesillere faydalı olacağına inancını belirtmektedir.

31 Mart 1909 tarihindeki olayda önderimiz Mustafa Kemal Atatürk Kurmay Başkanı Kolağasıydı. Bu irticai ve kanlı askeri ihtilalden meşrutiyet dönemi çok büyük zararlar görmüş 1 nci Mebusan Meclisi II. Abdulhamid’in vasıtasıyla kapatılmıştır.

Bu durum Selanik’te bulunan Hareket Ordusunu aktive etmiştir. Bu ordu, Meşrutiyet Hükümetini hiçbir kuvvetin sarsamayacağını göstermek, Kanun-i Esâsinin üstünde hiçbir kanun bulunmadığını vatan ve millet hainlerine göstermek için harekete geçmiş, İstanbul’a şiddetli saldırılar düzenleyerek şehre girmiş, II. Abdulhamid’in şahsına bağlı kuvvetlerin çarpışmaya dahi girmeden teslim olmalarını sağlamıştır.

Meşrutiyetin yeniden ilanıyla Meclis yeniden toplanmıştır. Meclis sıkıyönetim ilan ederek meşrutiyet aleyhtarı kişileri cezalandırmıştır. Bu dönemde II. Abdulhamid tahtan indirilerek yerine kardeşi Reşat efendi, V. Sultan Mehmet Han adıyla Osmanlı tahtına çıkarılmıştır. V. Sultan Mehmet Han meşrutiyete bağlılığını ifade etmiştir.

İttihat ve Terakki partisi Meclis grubundan oluşan Meclis, Türk, Arap, Arnavut, Rum, Ermeni, Yahudi, Ulah, Bulgar ve Sırp milletvekillerinden oluşan bir karmaydı. Böyle bir karmada kısa bir zaman sonra görüş ayrılığı belirmiş, ırk ve milliyet ihtirasları, parti içindeki mutaassıp ve muhafazakar unsurlar karşı karşıya gelerek memleketi felakete götüren iç didişmelerin kaynağı haline gelmiştir.

İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türk olmayan unsurların milli programlarında fedakarlık yapmak istemediklerini kısa bir zamanda anlamıştır. İlk kuruluş devrinde bağlandıkları Osmanlılık fikri zaafa uğramaya başlamış, bunun üzerine cemiyet, ancak yalnız Türk unsuruna dayanan kuvvetli bir hükümetin, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalanmaktan kurtarabileceğine inanmış ve gayretlerini bu emel üzerine toplamıştır. Bu olayda netice olarak Ziya Gökalp’in temsilciliğini üstlendiği Turancılık ve Osmanlıcılık akımının oluşmasına etken olduğu dile getirilmiştir.

Meclis içerisindeki görüş ayrılıkları Turancılık karşıtı kişiler arasında muhalefet fikrini olgunlaştırdı. Bu hava içinde Hürriyet ve İtilaf Partisinin kurulduğu, bu partinin kısa süre içinde ümmetçi bir zihniyet sergileyerek ordu subaylarından bazılarında içine alarak bir intikam partisi haline geldiği anlatılmıştır.

Bu esnada Meclis içerisinde bulunan Türk olmayan milletvekilleri kendi milliyetçilik düşüncelerini ortaya koyarak ihtilal sinyalleri veriyordu. Balkan ve Arap milletvekilleri de Osmanlıdan ayrılma isteklerini açıkça Mecliste dile getiriyorlardı.

Meclis normal çalışamaz duruma gelmişti ve feshedildi. Gidilen yeni seçimleri yine İttihat ve Terakki Cemiyeti kazandı. Seçimlerde yaşanan olaylar, dinin siyasete alet edilmesi ve ordu personelinin siyasetle uğraşmaları Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı inkilap hareketlerinin ne kadar yerinde olduğunun göstergeleridir.

Bu durum böyle gergin bir ortamı fırsat bilen İtalyanların sömürgecilik anlayışı doğrultusunda Trablusgarb’ın işgaline zemin hazırlamıştır. Kitap burada, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Trablusgarp’taki mücadelesi konu ediyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece cephelerde savaşarak ülkeyi bulunmuş olduğu durumdan kurtarmaya çalışmıyordu. Aynı zamanda Meclis bünyesinde görevler alıyor, düşünce ve görüşleriyle kendisini gösteriyordu. Bu dönemde ordu mensuplarının siyasetle meşgul olmalarının men’i hakkındaki kanunun çıkarılmasında düşünce ve görüşleriyle dikkatleri üzerinde topladığı belirtilmiştir.

Memleketin bu halinden ve iç didişmelerinden tüm dünya haberdardı. Disiplinli bir ordu kalmamıştı ve disiplinsiz bir ordunun ise harp kabiliyetini ve kudretini kaybetmiş olacağı açıktı. Ayrıca hükümet de şahıs ihtirasları, post kavgaları yüzünden otoritesi sarsılmış, iş göremez hale gelmiş ve bu durum da Osmanlı ülkesinde yaşayan Türk olmayan unsurların milliyetçiliklerini sergileyerek ayaklanmalarını kolaylaştırmıştır.

İşte böyle kritik bir dönemde Atatürk’ün vatansever bir şahsiyet olarak hiçbir zaman perde arkasına çekilmediği, hiçbir zaman ferdi suikastlere katılmadığı kitabın bu bölümünde anlatılmıştır. Ordu kumandanlarının pekçoğu şahsına ve davasına bağlılıklarını gösterdikleri halde o üstün asker ve kumandan, saltanat ve askeri hakimiyeti aklına bile getirmeyip, “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir.” ilkesini ülke topraklarında egemen kılmaya çalışmıştır.

Son olarak böyle kritik bir durumda Osmanlıyı kendi aralarında yaptığı anlaşmalarla kağıt üzerinde paylaşan düşmanları faaliyete geçmiş, ülke topraklarından olan Mısır’ın İngilizler tarafından işgal edilişi de eserde konu edilmiştir.
 

İntifada

Uzman Üye
Uzman Üye
Bursaspor
Katılım
5 Ocak 2014
Mesajlar
1,865
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
BURSA
(3 ncü Cilt)


KİTABIN ÖZETİ :

Celal Bayar, ‘Ben de Yazdım’da Osmanlı İmparatorluğu’nun son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarını, Mondros Mütarekesi’nden bu yana milli mücadeleyi, Büyük Millet Meclisinin kuruluşunu ve ilk çalışmalarını, ilk Meclis hükümetlerini, Atatürk devrimlerini, anılarına, yazdıklarına ve belgelere dayandırarak anlatmaktadır. Bu vesile ile Türkiye’nin 20. yüzyıldaki siyasal tarihine önemli bir tanıklık yapan Bayar, bir yandan da kendi deyişiyle ‘genç nesiller için faydalı olacağı düşüncesiyle’ özellikle inkılapların meydana gelmesini zorunlu kılan tarihi sebep ve etkenler üzerinde durmaktadır.

Ben de Yazdım’ın 3 ncü cildinde ele alınan konular şu şekilde sayılabilir: İngiltere’nin Mısır politikası ve Mısır’ın işgali, Jöntürklerin Mısır’daki gizli faaliyetleri, Meclis-i Mebusan’ın feshi, Arnavutluk İsyanı ve ayrılık hareketlerinin başlaması, Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Makedonya ve Arnavutluk’ta ıslahat istekleri ve Osmanlı İmparatorluğu’na verilen notalar, İstanbul’da ayrılık hareketlerine karşı yapılan kitle gösterileri ve yorumlar, Balkan ittifakının kurulması, Bulgar ve Rum ideolojileri ve birbirleriyle çatışmaları, Balkan ülkelerinin Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yaptıkları anlaşmalar, Balkanlar’da müslümanlara yönelik katliamlar, Balkan Savaşı (1912) ve olumsuz sonuçları, büyük devletlerin Türkiye’yi parçalama istekleri, iç politikada çekişmeler ve Londra Barış Konferansı.

3 ncü cilt 13 bölümden oluşmaktadır. 1 nci bölümde Gazi Muhtar Paşa’nın İngilizlerle müzakereye başlaması ve Mısır’ın işgal altına düşmesi anlatılmaktadır. Sultan Abdülhamit’in Mısır’ın İngiltere tarafından işgal edilmesi karşısında hiçbirşey yapmadığı ve bu durum karşısında kayıtsız kaldığı belirtilmektedir. Mısır’ın bu işgali 1 nci Dünya Savaşı’na kadar devam etmiştir.

Kitabın 2 nci bölümünde Damat Mahmut Paşa’nın Bağdat demiryolu imtiyazı konusunda Abdülhamit’in karşısında olduğu anlatılmaktadır. Daha sonra Abdülhamit tarafında tasfiye edilerek Avrupa’ya gitmek zorunda kalmıştır.

3 ncü bölümde Başhafiye Ahmet Celalettin Paşa Avrupa’ya gitmesi konu edilmektedir. Amaç Damat Mahmut Paşa’nın Avrupa’da zor duruma düşürülmesidir. Bu suretle ana vatana dönmesi sağlamış olacaktı.

4 ncü bölümde Mahmut Paşa’nın gurbette ölmesi ve çocuklarının cenazeyi Sultan Abdülhamit’e teslim etmemeleri anlatılmaktadır.

5 nci bölümde Gazi Muhtar Paşa’nın toplantıda Meclis’in feshine ait “İrade-i Seniyye”’yi (padişahın emrini) okumak için Meclise gelmesi anlatılıyor.

6 ncı bölümde Arnavutluk’ta ayrılık hareketleri, Debre toplantısı, Avrupa’da propagandalar ve komiteler, Milli Mecliste maksatlı çalışmalar anlatılmaktadır. Kabinenin ise Arnavut isyanını yanlış değerlendirmesi anlatılmaktadır.

7 nci bölümde Venizelos’un Balkan İttifakı işini 1911’de ele alması ve gizli olarak çalışması anlatılır ve Karadağlıların, Sırpların, Bulgarların tecavüzleri, bu arada kabinenin düşüncesi ve tutumu anlatılmaktadır.

8 nci bölümde ise Balkan Savaşı’nın başlaması, Atatürk ve Mareşal Çakmak’ın görüşleri, savaş planları meselesi, ordunun umumi durumu hakkındaki görüşleri anlatılmaktadır.

9 ncu bölümde Reşit Bey’in nasıl bir adam olduğu anlatılır. Aynı zamanda Nazım Paşa’nın durumu hakkında birkaç söz de söylenmiştir.

10 ncu bölümde devletlerin bahaneler bulup Türkiye’yi parçalama emelleri anlatılır ve Bulgaristan meselesi yüzünden Kamil Paşa ile İttihat ve Terakki liderlerinin çatışmasına da değinilmiştir.

11 nci bölümde Hürriyet ve İtilaf Partisinin ne durumda olduğu ve bu sırada neler ile uğraştığı konusu ile İttihat ve Terakki kulüplerinin kapatılması anlatılır.

12 nci bölümde Abdülhamit’in İstanbul’a getirilmesi, Sultan Reşat’ın endişesi ve tedbirleri, Reşit Bey’i kazanmak istemesi ve Kamil Paşa hükümetinin felaket karşısında çıkar yol araması belirtilir.

Son bölümde ise Londra Barış Konferansı’nın barış işine el koyması fakat bir sonuca varamaması anlatılıyor.

Aynı zamanda Alman hariciye nazırının Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük devletler arasında nüfüz bölgelerine ayrılmasını teklif etmesini ve İngilizlerin de bu konuyu olumlu karşılamalarına değinilmiştir. Bu konuda geniş bir bilgi verilmiştir.

Kitapta (3 ncü cilt) Mısır’ın İngilizler tarafından işgal edilmesi ile başlayıp (8 Nisan 1904) Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Savaşı’ndan sonra paylaşım görüşmelerine kadar (1913) olan süreçten detaylı bir şekilde bahsedilmektedir. Bu süreç içerisinde büyük devletlerin artık güçsüz durumda olan Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak ve paylaşmak için yapmış oldukları mücadeleye değinilmektedir. Nitekim bunun en somut örneği 1912 yılında toplanan Londra Barış Konferansı’nda büyüklü küçüklü devletlerin gündelik menfaatleri ve yarın için elde edilmesini gaye edindikleri meselelerin peşine düşmeleridir.]
 

Users Who Are Viewing This Konu (Users: 0, Guests: 1)

Üst