Hızlı Konu Açma

Hızlı Konu Açmak için tıklayınız.

Son Mesajlar

Konulardaki Son Mesajlar

Reklam

Forumda Reklam Vermek İçin Bize Ulaşın

Avrupa Ekonomik Topluluğu

İntifada

Uzman Üye
Uzman Üye
Bursaspor
Katılım
5 Ocak 2014
Mesajlar
1,865
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
BURSA
KİTABIN ÖZETİ :
Bu kitap Avrupa Ekonomik Topluluğunun kuruluşu, işlevleri ve yapısı hakkında bilgi vermek ve Türkiye için Avrupa Ekonomik Topluluğunun getirdiği faydaları anlatmak üzere yazılmıştır.
Avrupa Ekonomik Topluluğu, kısa adıyla AET 1957 yılında Batı Avrupa Devletleri arasında imzalanan "Roma Antlaşması" ile kurulmuştur. Avrupa Ekonomik Topluluğunun kurucuları olan devletler: Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya'dır.

Altı Batı Avrupa Devletinin yetkilileri arasında sürdürülmekte olan toplantılar, 25 Mart 1957'de İtalya'nın Roma kentinde uluslar arası bir antlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. Avrupa Ekonomik Topluluğuna, hukuken ve fiilen uluslar arası bir kuruluş olma niteliğini kazandıran bu antlaşma, taraf olan devletlerin onayını bir yıl bekledikten sonra,1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir. AET'yi kuran Roma Antlaşması, 248 madde, ekler ve protokollerden oluşmaktadır.
Avrupa Ekonomik Topluluğunun nihaî hedefi Avrupa'nın siyasal bütünlüğe ulaşmasıdır. Bu hedefe varmak için öngörülen ekonomik eşitliği sağlamak üzere, ilk araç olarak bir gümrük birliğinin kurulması düşünülmüştür. Böylelikle üyeler gümrük birliği gereğince, kendi aralarındaki gümrük vergilerini sıfıra indirip, dış dünyaya ortak bir gümrük tarifesi uygulamak suretiyle ticareti engelleyen her türlü sınırlamayı kaldırarak, dış ticaretlerinin genişlemesini sağlamayı amaçlamaktadırlar.

Roma Antlaşmalarının 1958 yılı başında yürürlüğe girmesinden sonra, Topluluklar içinde, tüm antlaşmaların özellikle Roma Antlaşmasının uygulanması açısından başarılı bir dönemin başladığı kitaptan anlaşılmaktadır. Üye devletler arasındaki gümrük vergileri, bütün sanayi mallarında ve tarım ürünlerinin çoğunda, Roma Antlaşmasında öngörülen tarihten bir buçuk yıl önce, 1 Temmuz 1968'de gerçekleşmiş, ulaştırma ve enerji alanlarındaki gecikmelere rağmen, AET'nin "geçiş dönemi" adı verilen ilk uygulama devresinin sonu olan, 31 Aralık 1969 tarihinde antlaşma ile saptanan hedeflerin çoğuna ulaşmayı başardığı görülmektedir. Yine de yazar bu başarılı adımların yanında, başarısız denemeleri de çarpıcı bir dille anlatmaktadır. Bunlardan ilki; 1952 tarihli Avrupa Savunma Topluluğu ve 1953 tarihli Avrupa Politik Birliği. Sadece askerî ve Politik amacı olan bütünleşme çabalarının başarısızlıkla sonuçlanması "ekonomik bütünleşme gerçekleştirilmeden politik bütünlük sağlanamayacağı" yolunda bir görüş doğmasına yol açmıştır.

Avrupa'da oluşturulmaya çalışılan bu yeni yapılaşmanın temelinde gümrük birliği olduğu anlaşılmaktadır. Kitapta, antlaşmaya imza atan devletlerin başından beri bu düşüncede oldukları görülmektedir. Bu devletlerin, kendi aralarındaki tüm gümrük engellerini ve diğer kısıtlamaları terk etmeyi, fiyat ve teslim koşulları, ulaşım masrafları, üreticilerin seçimi vb. açılardan üreticiler, tüketiciler veya kullanıcılar arasındaki tüm farklı uygulamayı kaldırmayı veya bağış şeklindeki yardımlara son vermeyi ve piyasaların işleyişine müdahale eden tüm uygulamaları kaldırmayı kabul etmişlerdir. AET'nin kuruluşundan hemen sonra tarife engellerinin kaldırılması yönünde hızlı ve önemli adımlar atılmışsa da, ithalât ve ihracat üzerindeki milli etkiler, kişilerin serbest dolaşımını engelleyen kurallar, üye ülkeler arasındaki sermaye akışı üzerindeki kontroller ve şirket kurulmasına ilişkin kısıtlamalar başta olmak üzere, bir kısım engellerin ortadan kaldırılmasının aynı hızla gerçekleştirilmediği kitapta görülmektedir. Yazar bu nedenlerden sonra "Tek Pazar Hedefinin" saptandığı görüşünü savunmaktadır.
Altı Avrupa ülkesiyle başlayan bu Topluluk, 22 Ocak 1972 tarihinde İngiltere, İrlanda ve Danimarka'nın da katılmasıyla üye sayısını dokuza yükseltmiştir. 1981 yılında Yunanistan'ın, 1 OCAK 1986 tarihinde İspanya ve Portekiz'in de katılmasıyla toplam sayı on ikiye yükselmiştir.

Uluslar arası bir nitelik taşıyan topluluğun kurumları özgül bir yapı içinde eylemde bulunmaktadır. Topluluk organları; topluluğun temel yapısını teşkil eden Konsey, Komisyon, Avrupa Parlamentosu, Adalet Divanı, Ekonomik ve Sosyal Komitenin yanı sıra, Sayıştay ve Avrupa Yatırım Bankası gibi yardımcı kurumlardan oluşmaktadır.
Altı Batı Avrupa ülkesinin aralarında imzaladıkları Roma antlaşmasının 1958'de yürürlüğe girmesini izleyerek, 1995 yılı Haziran ayında Yunanistan ve Temmuz ayında da Türkiye Topluluğa katılmak için mücadele etmişlerdir.
Türkiye'nin ivedilikle AET'na bağlanma isteğinin iki önemli nedeni bulunduğu, zamanın Türk yetkililerince aşağıdaki şekilde açıklanmıştır;
"Türkiye, uzun dönemde, Batı Avrupa'da kurulabilecek siyasal bir birliğin dışında kalmak istememektedir. Öte yandan, Türkiye, gümrük birliği içinde Yunanistan'a verilecek ticarî tavizlerden de yoksun kalmamak amacındadır." Türkiye ile AET arasındaki görüşmeler dört yıl sürmüş ve taraflar arasında bir "Ortaklık" kurmuş olan Ankara Anlaşması, 12 Eylül 1963'de imzalanarak, 1 Aralık 1964 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Ankara Anlaşması'nın amacı 2'nci maddesinde açıkça ortaya konulmuştur. "Anlaşmanın amacı, Türkiye ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasının ve Türk halkının istihdam seviyesinin ve yaşama şartlarının yükseltilmesini sağlama gereği, tümü ile göz önünde bulundurularak, taraflar arasındaki ticarî, ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmektir." Anlaşmanın giriş bölümünde açıklanan ilkeleri ise, şöylece sıralayabiliriz;
- Türkiye ve AET'deki yaşama şartlarının, hızlandırılmış bir ekonomi ilerleyişi ve uyumlu bir alış veriş genişlemesi ile Türk ekonomisi ile Topluluk üyesi Devletler ekonomileri arasındaki açığı kapatmak,
- Türk halkı ile AT üyesi ülke vatandaşları arasında açığı kapatmak,
- Türk ekonomisinin kalkınmasına yardımcı olmak üzere, Topluluğun, belli bir sürede Türkiye'ye ekonomik yardımda bulunması gerekliliği,
- Türk halkının yaşam seviyesinin yükseltilme çabasına AET'nin desteği ile Türkiye'nin ileride Topluluğu "tam üye" olmasını kolaylaştırmak,
- Roma Antlaşması, Türkiye'nin esinlendiği ülküyü birlikte izleyerek, barış ve hürriyet güvencesini pekiştirmek.

Ankara Anlaşması, Türkiye'nin Topluluğa tam üye sıfatıyla katılabilmesi yolunu açık tutmakta ve yürürlük süresine ilişkin bir hüküm de taşımamaktadır. Bir diğer deyişle, Anlaşmanın fesih hükmü yoktur. Bu nedenle, Anlaşma, amaçları gerçekleşene kadar yürürlükte kalacaktır. Anlaşmanın işleyişi, Topluluğu kuran, Anlaşmadan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye tarafından üstlenebileceğini gösterdiğinde, akit taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılma olanağını inceleyeceklerdir.
Yazar AET hakkındaki görüşlerini şöyle özetlemiştir. Acaba AT ve ABD için Türkiye potansiyel olarak iyi bir iş ortağı mıdır?
- Eğer Türkiye'de devlet imalât sanayinden elini çekmiş ve teknolojiye açılmışsa,
- Eğer hizmet sektöründe, özellikle ulaştırma, turizm ve mali hizmetler alanında yine yatırım imkânları vaat ediyorsa,
- Eğer hala Türkiye'nin önemli alt yatırımlarında yabancı firmalara iş imkânı varsa,
- Eğer GAP gerçekten büyükse,
- Eğer her alanda büyük ve dinamik bir iç pazara sahipse,
- Eğer çok genç ve yetişmekte olan bir nüfusa sahipse, vb.
Tabii ki, ülkemizin çözümlemesi gereken daha bir çok sorunu vardır. Ancak, Türkiye'nin potansiyeli ile ilgili yukarıda sayılan ve kitapta okuduğumuz benzeri türdeki soruların cevabını olumlu veriyorsak belki bizim için güzel şeyler uzakta değildir. Yine de yazar; Avrupa Topluluğunun desteğinin arkamızda olmasa da önemli olmayacağını ve vazgeçmemiz gerektiğini düşünmektedir.
 

Users Who Are Viewing This Konu (Users: 0, Guests: 1)

Üst