Hızlı Konu Açma

Hızlı Konu Açmak için tıklayınız.

Son Mesajlar

Konulardaki Son Mesajlar

Reklam

Forumda Reklam Vermek İçin Bize Ulaşın

The Sims 4 (İnceleme)

DifficuLty

Uzman Üye
Uzman Üye
Galatasaray
Katılım
7 Eylül 2014
Mesajlar
523
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
27
Konum
HAYAƬMM♡
Web sitesi
www.hayatmmo.com
Yıllardır neden The Sims oynadığımı bilmiyorum. Hayatın kendisi bile bazen inanılmaz sıkıcı olurken, aynı rutinleri bilgisayar başında neden yaşamak istediğim hakkında herhangi bir fikrim yok. Sadece oyun oynuyor, ilk The Sims oyunundan beri tutsak olmuş gibi, her yeni oyunla kayıplara karışıyorum.

Yemek yemeyi unutsam bile o Sim’i doyurmak için canımı dişime takıyorum. Kendi kariyerimi önemsemezken bizim evlat büyük adam olsun diye peşinde koşturuyorum. Kısaca yemiyorum içmiyorum, sadece The Sims oynuyorum.



Tüm zamanların en uzun soluklu, en bağımlılık yapıcı oyunlarından birisi olabilir The Sims serisi. Gerek ulaşabildiği kitle, gerekse çılgın satış rakamları çıktığı her dönemde piyasanın tepesine oturmasını sağlıyor. Oyuncu nesli değişiyor ama The Sims asla değişmiyor. Oyunun formülü o kadar sıkıntılı ki popülaritesini hiçbir zaman kaybetmeyecek gibi görünüyor. Bazen kendimi bir terapi odasında The Sims bağımlılarıyla beraber görüyorum, cidden…

"Bitmek bilmeyen garip alkış silsilesi, aha da doktor bana bakıyor, tırstım bir an… Gülümsüyor, yandık!

- Evet, Emin Bey, bize bağımlılığınızı anlatın.

- Her şey ortaokul birinci sınıfta başladı. Bir arkadaşım vardı. Bana oynadığı çok enteresan bir oyundan bahsetmişti. Oyun pek umurumda olmamıştı ama o boş sözlerin içinden bir kelimeyi tutup çıkartmıştım.

Shire, Baggins….




Pardon, bu başka bir hikayeydi. Sanal bebek oyunu demişti. Evet, aynen öyle demişti. Ben ve kız kardeşim sanal bebekleri çok severdik. O zamanlar çok revaçtaydılar. Dayanamadık ve oyunu edinip hemen bilgisayarımıza kurduk.

Sonrası ise şiddetliydi. Sonu gelmez bilgisayar kavgaları, endişeli ebeveynler ve korkunç bir bağımlılık… Hatırlarken bile acı çekiyorum doktor bey. Oyunun sınırlı imkanlarından dolayı aynı mahallede yaşıyorduk ve ben, hep kardeşimin Sim’lerine bulaşıyordum. En sonunda eğer Sim’lerimi kendisinden uzak tutmazsam hepsini öldüreceğini söyledi.

-Sorun yok Emin Bey, devam edin.

-Eh, hmm, tamam! Kendi ailemi yapmayı denedim. Kardeşimin atarlarından rahatsız oluyordum. Ailemizi yaptım, babamı, annemi, kendimi ve kız kardeşimi.

Sonsuza kadar mutlu olacaktık… Hep beraber olacaktık, ama… Ama…

-Emin? Bize anlatabilirsin, çekinmene gerek yok.

-Havuza merdiven koymayı unutmuşum ve annem… Annem…

-Vay salak…

-Efendim, doktor bey?

-Öhö, alın şunu dışarı.




Karakterini, evini yapıp paylaş!

The Sims 4 geldiği için heyecandan ölmüş olmamı bir kenara bırakırsak, bazı sıkıntılar yaşamadım da değil. Her hafta haberini yaptığımız, yeni Sims’te şu olmayacak, bu olmayacak, havuzu inekler içecek gibisinden haberlerden o kadar çok bunalmıştım ki, artık oyunu kendim denemek ve ne kadarının doğru olduğunu görmek istiyordum.

İlk ekrana girdiğimde bir şeylerin değiştiğini fark ettim. Klasik The Sims ara yüzü baştan aşağı yenilenmiş durumda. Ana ekran son derece sade ve tek yapmamız gereken “play” tuşuna basıp karakter yaratma ekranına gitmek olmuş. Sağ üstte ise daha donra değineceğim “paylaşım menüsü” bulunuyor.

The Sims 3’le beraber oyun tarzı mahalle odaklı olmaktan çıkıp, karakter odaklı olmuştu. Yani her açtığımız Sim, farklı bir mahallede oyuna başlıyordu. Ben bu özelliğe hiç alışamayacağım sanırım. Daha önce oynadığımız Sim’leri mahallede koşuştururken görmek keyif verici bir özellikti.

Yinede Maxis’in bu kararına karışamıyorum. Eskiden sadece bizim aktif olduğumuz evde zaman işliyordu. Diğer Sim’ler hiçbir şekilde zaman akışından etkilenmiyordu. The Sims 3 ile beraber bu durumun önüne geçildi ve oyunun zaman çizgisi hiç olmadığı kadar organik hale getirildi. Kardeşimin Sim’lerine bulaşmayı çok özlemiş olsam da bu karara kızamıyorum. Hem zaten kendi bilgisayarı var, istesem de bulaşamam.



The Sims 4’ün karakter ekranıysa bugüne kadarki en detaylı ve en pratik ara yüze sahip. Menülerin basitleştirilmesi sayesinde kolayca istediğimiz özellikleri yansıtabiliyoruz. Karakterimizin yürüme şeklinden, hayat amacına kadar her bir ayrıntıyı ayarlayabiliyoruz.
Karakter yaratımı olan her oyunda bulunan, belli bir çizgi üzerinden özellikleri ayarlamaysa tamamen tarihe karışıp, çöp oluyor. Yapısal özellikleri fare yardımıyla gerçek zamanlı uygulayıp Sim’imiz üzerinde deniyoruz. Fareyi sağa çekiyoruz göbek büyüyor, sola çekince küçülüyor, yukarı çekince bulunduğu yer değişiyor. Boynumuz, yüzümüz, gözlerimiz, kollarımız, bileklerimiz, kısaca bütün yapısal değişikliklerimiz bu sayede yapılıyor.

Karakteristik özelliklerimiz de aynı şekilde oyunda yerlerini almış durumdalar. Bu sayede kafamıza tasarladığımız Sim’e ve onun yaşam amaçlarına kolayca yön verebiliyoruz. Sanata düşkün, tembel ve yalnızlığı seven bir Sim veya dost canlısı, politika düşkünü ve para kazanmayı her şeyden üstün tutan bir Sim tamamen sizin tercihinize kalmış durumda. The Sims 3 oyununda da bulunan “traits” lerin son derece önemli bir özellik olduğunu düşünüyorum.

Sim denilen garip insancıklarımıza isim verip mahalle ekranına girdiğinizde kısa bir süre için afallayabilirsiniz. Buraya dikkat: İyi anlamda söylemedim. O detaylı mis gibi Sims mahalleleri artık tarihe karışmış gibi görünüyor. Bu kararı kim, neden, neye dayanarak verdi anlamak çok güç! Aşağıda bir yerde fotoğrafını paylaştım, inanmıyorsanız gidin internetten izleyin. O cıvıl cıvıl, eğlenceli The Sims mahallesi gitmiş yerine bu donuk, sıkıcı, oyundan soğutan ucube şey gelmiş.



Halbuki The Sims 3 ile birlikte tüm harita interaktif bir hale geliyordu. Arabamıza biniyor, parka kadar sürüyor, spor yaparak tüm haritayı dolaşıyorduk. Oyunun tüm eksilerine rağmen bu yanıyla çok sevmiştim. Şimdiyse The Sims 2’ye geri döndük; Eğer bir yere gitmek istiyorsanız yükleme ekranını beklemelisiniz. Bu arada asıl bomba geliyor…


İçerik mi? O da ne?

Havuzların olmadığını daha önce zaten defalarca paylaşmıştık. O konuya girmek bile istemiyorum ama garajlar, arabalar ve daha bir sürü eşya oyundan çıkartılmış durumda. Oyun içeriğinin daha önce hiç olmadığı kadar zayıflamış olduğunu görmek resmen yıkıcı oldu.

Bilmem kaç sene önce çıkan The Sims’te arabaya binip işe giderdik, burada kayboluyoruz. Bir yere mi gideceğiz, taksi bile yok! Tamam, ek paket manyağı olabilirsin ama oyunun yapı taşlarını çıkartarak ne yapmaya çalışıyorsun? Durum o kadar çirkin ki söyleyecek söz bulamıyorum.

Yok, bebekliğin emekleme dönemi olmayacak, havuz olmayacak, araba, yok mahalle ekranı yerlerde sürünüyor… Ben Maxis’in böyle bir intihar girişimine yelteneceğini düşünmüyorum ama EA oyunun satışlarına gerçekten çok güveniyor. Tüm zamanların en çok satan oyunlarından birisi olan The Sims, şu an bile anlık 100.000’nin altına düşmüyor. Bu rakam daha oyun çıkmadan önceydi, çevrimdışı oynayan, paylaşım bölümünde takılmayan oyuncuları düşününce nasıl bir satış rakamı beklendiğini tahmin edebilirsiniz.



Zaten oyunun sosyal seçenekleri hayli uçmuş durumda. Oyuncular istedikleri her şeyi birbirleriyle paylaşıp, topluluk içerisinde takılabiliyorlar. Hatta ortam daha şimdiden mini bir Facebook’a dönüşmüş durumda. Ben yeni karakterim Cercei Lannister ile bayağı bir beğeni topladım hatta “Heyooo Starks!” yazdığım için de ilginç muhabbetlere şahit oldum.

Oyunun delilerin zaten internet üzerinde resmi veya resmi olmayan topluluklar içinde iletişim halinde olduğunun farkında olan yapımcılar, bunu oldukça pratik ve güzel hale getirmişler. Her zamanki gibi Facebook hesabınızı oyunla bağlayabileceğinizi ve önemli gördüğünüz şeyleri zaman tünelinizde paylaşabileceğinizi hatırlatayım.

Bak ya! Oyuna kızıyordum yine övmeye başladım. İşte The Sims 4’ün özeti tam olarak bu. Harika yenilikler var ama aynı zamanda sökülen devasa bir içerik de var.



Yeniliklerin başında da oyun içi ara yüzümüz ve oynanışın kendisi geliyor. Ekranın yarısını kaplayan Sim ekranını unutun. O da çöpe atılmış durumda, yerine basit ve oldukça kullanışlı bir menü gelmiş. İş durumuz, sosyal statünüz ve ihtiyaçlarınızı minik simgeler haline gelmişler. Bu menülerde bir değişiklik olması halinde hemen bir bildirim alıyor ve nelerin değiştiğini anlık olarak görüyorsunuz.. Çok sıkıştığınızda aşağıda tuvalet kağıdı beliriyor ve ihtiyaçlarınızın farkında oluyorsunuz.

Onca özellik içinden belki de en önemlisi yepyeni yapay zeka ve duyguların yönettiği oynanış sistemi oluyor. İlk başta ufak bir kandırmaca ve pazarlama taktiği olduğunu düşündüğüm bu sistem sandığımdan daha karmaşık ve eğlenceli çıktı.

Artık duygularımıza göre yapmak istediğimiz şeyler tamamen değişiyor. “Inspired” haline geçiyoruz ve yeni konuşma seçenekleri açılıyor, daha farklı resimler çizip, müzikler çalabiliyoruz. İş durumumuz bir anda yükseliyor.

“Flirty” durumundayken aşkla dolu oluyoruz, sevimli kurabiyeler yapıyor, yüzümüzde aptal bir sırıtmayla geziyor ve normalde sinirleneceğimiz şeylere bile gülüp geçiyoruz. Oyunun animasyonları hayli geliştirildiği için ruh halimizi direk olarak gözlemleyebiliyoruz.

Sinirliyken buzdolabını çarparak kapatıyor, iş arkadaşlarımızla sürekli kavga ediyor ve en küçük bir şeyde çıldırıyoruz. Bu sinirli durumdan çıkmak için kendimizi sakinleştirmeye çalışıyoruz. Tüm sinirimizi bir başkasından çıkartabileceğimiz gibi, günün stresini alan köpüklü bir banyo da etkili olabiliyor. Eh, burada da seçim size kalıyor.

Yapay zekası artan Sim’lerimiz artık oraya buraya takılıp ev içinde saçma durumlara düşmüyorlar. Çoklu iş kapasiteleri sayesinde yemek yiyip, bir yandan da televizyon izliyorlar. Aynı zamanda masanın diğer ucundaki sohbete katılabiliyorlar. Özellikle kalabalık aileler ve parti ortamları gerçekten eğlenceli anlara sahne oluyor. Oyunun sosyal yapısı ciddi ölçüde geliştirilmiş durumda. Bu sayede eskiden olduğu gibi belli rutinlere bağlı kalmak yerine, oldukça yaratıcı ve özgür diyaloglar kurabiliyoruz.



Diğer Sim’lerle olan ilişkilerimiz arkadaşça veya romantik olarak gelişiyor. Bazı konuşmalar –şaka seçenekleri gibi- yeteneklerimizin artmasına yardımcı oluyor. Oyuna yeni eklenen mesleklerden birisi olan komedyenliği bu şekilde arttırabiliyoruz.

Yine de yapay zeka bazen saçmalayabiliyor ve eşinin yanında aldatma eyleminde bulunan Sim hiçbir tepki görmeyebiliyor. Bu gibi yapay zekaya bağlı hatalar hayli fazla miktarda ve Maxis’in oyunu acil olarak yamalaması gerekiyor.

Bu arada Sim’lerimiz artık özçekim (selfie) yapabiliyor. Özçekim olayına pek sıcak bakmayan birisi olarak olay beni hayli eğlendirdi.


Hamilelik ve bebeklik dönemleri için çok fazla değişiklik bulunmuyor. Dedik ya The Sims 4’ün asıl eğildi konu -üçüncü oyunda çokça eleştirilen- daha duygusal ve çok yönlü Sim’ler olmuş. Bu sistem sayesinde para kazanmaya odaklı oyun yapısı yerini oturup izlenesi bir hale bırakmış.

İnşaat menümüzi garajlar ve havuzun eksikliğini çekiyor olsak da farklı birçok özellik kazanmış durumda. Eşya ve yapı bölümleri rafine edilmiş, istediğiniz şeyleri bulmak artık sadece birkaç saniyenizi alıyor. Birine yakın eşya grupları özel olarak listelendiğini için kafanızdaki tasarıma kolayca ulaşıyorsunuz.



Yapımcılar sonunda duvar eşyalarına güzel bir çözüm getirmeyi de akıl etmişler. Yok, pencereye geldi, aman resmin üzerinde perde var gibi sıkıntılar da The Sims 4 ile yok oluyor. Artık duvarlar üzerinde eşyalarımızı yerleştirebileceğimiz daha fazla alan var.

Grafiksel açıdan The Sims 4 yeterli sınıfına sokacağımız bir performans sunuyor. İlk oyundan beri süregelen görsellik bozulmadan üzerine biraz daha koyuyor. Üçüncü oyundan çok daha iyi değiller, sadece biraz daha güzeller.

Bulunduğumuz mahalle ve çevre de çok güzel görünüyor. Artık tüm mahalle değil, mahallenin bir kısmında hareket sahibi olduğumuz için, ev ekranındayken görebileceğimiz alan da artmış. The Sims 4 görsel açıdan en büyük payeyi müthiş animasyonlarıyla alıyor. Sim’lerin her hareketi dolu görüyor.

Karakter ekranında bilerek bahsetmediğim sesler ise oyunun başka bir güzel yönü olarak göze çarpıyor. Zaten harika olan müziklerin hem sayısı artmış hem de daha eğlenceliler. Bu oyunun müzik albümü dinlenir, o kadar diyorum. Sim’lerin sesleriyse geniş bir yelpaze üzerinden seçiliyor ve her Sim’in gerçektende kendine ait bir sesi oluyor. Konuşmalar, birbirinden anlamsız ve komik olmayı sürdürüyor. Simce kendini bayağı geliştirmiş.



Geldik fasulyenin faydalarına. Puana zaten baktınız, incelemeyi de okudunuz. The Sims 4 maalesef verilen yanlış kararlar yüzünden klasik olmayı elinden kaçırıyor. Evet, oyun gelişmiş ama hepimizin asıl önem verdiği içerik, belki ilk oyundan bile daha geride.

Rekabetsizliğin, alanında en iyi ve tek olmanın aslında kötü bir şey olduğunu The Sims 4 ile bir kez daha görüyoruz. The Sims 4 çok iyi bir oyun ama serinin en zayıf halkası olarak raflarda yerini alıyor.

Acaba havuzlar hangi ek paketle gelir?
 

Users Who Are Viewing This Konu (Users: 0, Guests: 1)

Üst