Hızlı Konu Açma

Hızlı Konu Açmak için tıklayınız.

Son Mesajlar

Konulardaki Son Mesajlar

Reklam

Forumda Reklam Vermek İçin Bize Ulaşın

Modifiye Hakkında Bütün Bilgiler Tek Konu Altında [ByPolice ]

ALABEYİ

Fahri Üye
Fahri Üye
Galatasaray
Katılım
3 Eylül 2014
Mesajlar
1,191
Tepkime puanı
2
Puanları
126
Konum
Adana

Araç Alçaltma

Modifikasyonun en gerekli bölümlerinden biri de arabayı alçaltmak, yere yakınlaştırmaktır... Nasıl olsa zaten bir gün arabanızın çamurluğuyla tekerlekleri arasındaki o çirkin boşluktan rahatsızlık duyucaksınız... Bundan kurtulduğunuzda da elinize fazladan bir yol tutuşu geçecek... Arabaları fabrika çıktılarından farklı yüksekliklere indirmenin bir sürü yolu vardır ama bazılarını hiç tavsiye etmem...

Yayları Kesmek

Arabanızı alçaltmanın belkide en kolay ve ucuz yolu budur.. Ama tabi arabanız için en zararlısı da... Tabi hiç tavsiye etmeyeceğim birşey... Bu şöyle uygulanır; yaylarınızdaki parçalardan arabayı alçaltmak istediğiniz kadarı kesilir ve öylece kendi hallerine bırakılır... Bunu sakın denemeyin!!! Çok ucuz bir yol olabilir ama hayatınızın en kötü yol tutuşunu yaşayacağınızdan emin olun! Eğer helezonlarınızı kesmeye kalkarsanız çok tehlikeli bir araba kullanmaya hazır olun! Güzel gözükebilir ama ne kadar uzun sürer?

Kısa Yaylar

Yayları kesmenin daha iyi bir yolu kısa yaylar taktırmaktır. Bu ürünlerin yapımcıları bu yayları arabanızı güvenli bir şekilde alçaltmanız için bir sürü araştırmalar yaparlar... Bunlardan bir çoğu TüV lisanslı olarak üretilir, bu da yüksek kalite anlamına gelir. Eğer -30mm veya -40mm düşünüyorsanız amortisörlerinizi değiştirmeye gerek duyulmayabilir. Fakat -60mm gibi ekstra bir yay kullanacaksanız mutlaka amortisörlerinizi de değiştirmelisiniz. Aksi taktirde kısa bir zaman içinde amortisörlerinizde çökme / patlama yaşayabilirsiniz.

ıyileştirilmiş Amortisörler

Bu tarz bir modifikasyonla -40mm den daha fazla alçaltmalara gidebilirsiniz ve arabanızın yol tutuşu bir rüyaya dönüşür. Eğer -40mm’ den daha derinlere inmek isterseniz bu tür modifikasyonlar için özel imal edilmiş kısa ve daha sert amörtisörler kullanmalısınız. Böylece arabayı bir sürü riske atmamış olursunuz.

Coilover' lar

Eğer sanat yapmak istiyorsanız bunlar tam size göre. Bu amortisörler yükseklik ayarlıdır ve de size büyük bir özgürlük sunarlar. Eğer arkadaşlarınıza artistlik yapmak istiosanız tekerleklerinizi kaputtan dışarı çıkarabilirsiniz. Ama sakın pazartesi günü işe giderken yükseltmeyi unutmayın! Yüksekliği kolayca ayarlayabilirsiniz... Bunlar için özel kitler satılmakta. Bunlardan etrafta hiç görmedim ama paranız varsa sakın kaçırmayın derim...

Hangisi en iyisi?

Kendi arabanız için bir alçaltma kiti bulamadıysanız sorun etmeyin. Mesela Polo ile Ibiza’ nınkiler aynı yani Polo için dizayn edilmiş bir kiti Ibiza’ da rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bunları iyi araştırmalısınız sadece...

Hangi amortisörler iyi ya da hangisi paranızın karşılığını verir? Bu soruların cevabı arabanıza göre değişir ama Koni veya Bilstein alırsanız yanılma riskiniz olmayacaktır. Bunları da Eibach veya H&R yaylarıyla kombine ederseniz süspansiyon olayını aşmış olursunuz. Seçim size kalmış biraz araştırmanız yeterli...

Sertliği Ayarlanabilirler

Eğer mümkünse kendinize bunlardan bir çift edinin derim. Kaputunuzun altından arabanın amortisör sertliğini küçük bir kol yardımıyla ayarlayabilirsiniz... Uzun bir yola mı gideceksiniz? Ayarlayın en yumuşağına babalar gibi seyehat edin, ya da virajlarla dolu bi yolda spor ve seri bir kullanım mı? Ayarlayın en sertine spin atmaktan korkmayın... Çoğu coiloverlar zaten bu özelliğe sahip. Ama emin olun ki bu fiyatı arttıracaktır...

Hidrolikliler

Bunun inceliklerine girmeyeceğim ama eminim ki çoğunu bir filmde hop hop hoplayan Amerikan arabalarını görmüşsünüzdür. Bu süspansiyonlar içerden bir tuş yardımıyla ayarlanabiliyor. Bu sistem oldukça pahalı ve gereksiz gibi duruyor... Biraz fantazi işi anlayacağınız... Ama gösteriş meraklısıysanız niye olmasın???

Gerçekler

Arabanızı yere yapıştırmadan önce nasıl yol şartlarında kullanıcağınızı iyi düşünün. 6-7 cm.lik bir Marlboro paketini bile devirebilecek bir 106 ile bir tümsekten geçmek hiç de iyi bi fikir değil bence... Bunlar TÜRKİYE yolları kabusları... Yani tümsek ve çukurlar. Böyle bir arabanız varsa yeni bir marşpiyel için para biriktirmeye başlasanız iyi edersiniz. Son olarak da arabanızla arch’larınız arasındaki mesafeyi mutlaka hesaba katın. Bunlar birbirine değmeye başlarsa başınız büyük belaya girer benden söylemesi... Unutmayın ki bazı firmalar arch’larda tekerlek için boşluk yaratabiliyor.. Yani bunu yapan firmalar var.

Kilitli Diferansiyel Nedir? Nasıl Çalışır?


Klasik diferansiyeller bir terazi gibi çalışırlar. 1. şekildede görüldüğü gibi iki tekerlek aksını döndürmek için en az üç tane dişli gerekir. Her iki aksın eşit dönmesini sağlayan ve diferansiyel tamburasının içinde yer alan ayna mahruti dişlisi ise, diğer diferansiyelin motordan kontrollü çalışan tek parçasıdır. (2. şekil, kırmızı olan)

Otomobil yolda düz olarak giderken, tekerleklerden herhangibirine daha fazla ağırlık binmediği için, diferansiyel karpuzunun ortasındaki dişliler tekerleklerle birlikte kendiliklerinden dönerler.ncak otomobil viraja girerken, bu dişliler devreye girerek otomobilin virajın dışındaki hızlı, virajın içindeki daha yavaş dönen itici tekerleklerinin dönüş oranlarının 1:1 olmasını sağlarlar.

Yukarıda sözünü ettiğimiz normal bir diferansiyelin çalışma esaslarına ek olarak kilitli diferansiyellerde değişik birkaç sistem vardır. Bunlardan birincisinde, küçük sürtünme pulları diferansiyelin ortasındaki her iki tekerleğin eşit olarak dönmesini sağlayan ve denge dişlileri olarak tarif edilebilecek olan dişlilerin dönmelerini engellerler. Bu engelleme otomobil yeniden düz bir şekilde gitmeye başlayıncaya kadar devam eder. (Şekil 4)

Bir başka tür de (şekil 5) aksların (şekilde mavi renkli olan) ve dişlilerin karpuzun içine tam olarak girmediği diferansiyellerdeki kilit türüdür.Burada sözü edilen kısımlar yatık olarak yerleştirilmiş baskı halkalarıyla diferansiyele tutturulmuşlardır. Tekerleklerin dönüş hızı arttığında yani otomobil patinaj yapmaya başladığında devreye giren bu sistem, halkaların fren levhalarını sıkıca bastırmasıyla çalışır ve otomobilin tekerleklerindeki dönüş momenti 1:1 olana kadar tutar.Bu sistemin adı dönüş momentli diferansiyel kilididir.

6 numaralı şekilde görülen diferansiyel tipinde ise birbirine ters yönlerde yerleştirilmiş düz dişli çarklar, otomobil patinaj yapmaya başladığı zaman, birbirileriyle ters yönde hareket ederek, dönüş momenti 1:1 olana kadar kilitli kalırlar. Basit bir mantıkla kurulmuş olan bu sistem de gelişmiş pek çok otomobilde kullanılmaktadır. 4x4 araçlardada bu sistemlere ek olarak manuel ve otomatik olarak devreye sokulan kilitler de mevcutur


HAVA FİLTRESİ

En ucuz ve yapması en kolay uygulamadır. Olayın mantığı, motorun daha rahat temiz hava alabilmesini sağlamaktır.Normal, standart hava filtreleri, kağıdımsıbir maddeden yapılmış olup, motor ünitesine bağlıbir kutu içerisinde bulunurlar. Bu kutu bir boru vasıtasıyla arabanın ön taraflarından bir yerlerden hava çeker ve bu hava, kağıt filtrenin içinden geçerek silindirlerin içine, yanma odasına girer.

Havanın filtre içinden geçişi esnasında uygulanan direnç, motora giren havayıda direk olarak etkiler. Bunun için işte, performans tipi hava filtreleri üretilmiştir. Bu filtreler kağıt filtreler gibi kirli havayı tutmanın yanında, kağıt filtrelerden daha kolay hava geçirdikleri için, motorun daha kolay nefes almasını sağlarlar. Bu filtreler de üç türlüdür.


1 Kutu içi Filtre: Bu tür filtreler, normal kağıt hava filtreleri çıkartılarak, onların eskiden bulunduğu yere koyulurlar. Kağıt filtrelerle aynı tip ve boyuttadırlar.
2 Açık Filtre: Bu filtre ise, az önce bahsettiğimiz, motor ünitesine bağlı kutu ve onun hava almasını sağlayan boru sökülerek direk yoldan motorun hava girişine bağlanırlar. Böylece direnç azalmış, hava emişi kolaylaşmış olur.
3 Bolt-On Açık Filtre: Bu filtre türü ise, enjeksiyonlu otomobillere uygulanan direk filtrenin karbüratörlü araçlar için olan versiyonu sayılır. Fakat onlardan farklı olarak, hava emiş borusunun ucuna değil, gaz kelebeğinin hemen üstüne monte edilir.

Uygulamada dikkat edilecek noktalar:
Açık filtre uygulamalarında dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. Bu da motora girecek olan havanın sıcak olmaması gerektiğidir. Eğer açık hava filtresine bir hava girişi desteği yapılmazsa, filtre kaputun altındaki ısınan havayıemecektir ve bu da motorun performansını düşürecektir

Bu tür uygulamaların en performans vereni, direk kaputu kesmektir, Subaru Impreza'larda olduğu gibi kaput üstüne, hava filtresinin ağzına gelecek şekilde, bir delik açılırsa, bu delikten açık hava filtresi rahatça hava alarak, performansta belirgin bir iyileşme sağlayabilecektir.Eğer bu şekilde kaputu kestirmek istemiyorsanız, ya açık filtre için, arabanın önünden bir yerlerden yeterince genişbir boru vasıtasıyla açık filtreye temiz, soğuk hava yönlendireceksiniz, ya da kutu içi filtre kullanacaksınız. Ama kutu içi filtrelerin performans konusunda iyi uygulanmışbir açık filtre kadar katkıları yoktur. Ayrıca açık filtreler, kutu içi filtrelere nazaran daha yüksek ve sportif bir ses çıkartırlar.

Avantajları, dezavantajları
Konu açılmışken bunu da söyleyelim, performans tipi filtrelerin tek dezavantajı fazla ses çıkarmalarıdır. Eğer sportif yürekli biriyseniz, bu ses fazlasıyla hoşunuza gidecektir, ama uzun yollarda veya babanız arabayı bindiğinde biraz zorlayıcı olabilir.
Açık filtrenin avantajları ise saymakla bitmez. Performansı arttırırlar, yakıt tüketimini azaltırlar, her devirdeki motor torkunu arttırırlar. Evet, iyi bir açık filtre uygulaması motor gücünü yaklaşık %5 oranında arttırır, bunun yanında 100km'de 0.5lt civarıbir yakıt tüketimi sağlar ve ayrıca motorun düşük devirlerde, eskisine nazaran daha güçlü olmasını sağlar.


Hava filtreleri dendiği zaman, akla ilk gelen marka K&N olur, bunun yanında Türk üretimi olarak EAFY, diğer yabancı filtrelerde ise Green, Jamex, ITG, RAMAIR gibi birçok marka vardır. Performans olarak auto-show dergisinin yaptığu bir testte EAFY, RAMAIR ve ITG, en yüksek performansu veren filtreler olarak çukmuştır. Ayrýca EAFY bir Türk markası olduğu için de bariz bir fiyat avantajı vardır


� NOS (NITROUS OXIDE SYSTEM) �

NITROUS OXSIDE YANICI VE PATLAYICI OLMAYAN, SOLUDUĞUMUZ HAVANIN ÇOK DAHA YOĞUN BİR BİÇİMİDİR. DAHA FAZLA YAKITIN YANABİLMESİNİ SAĞLAYAN VE EKSTRA OKSİJENİN İLAVESİNE KOLAYLIK SAĞLAYAN ÖZEL BİR GAZDIR.
GÜÇ NITRO'DAN DEĞİL BENZİNDEN ELDE EDİLİR. BASİT OLARAK NITRO AYNI ZAMAN DİLİMİ İÇERİSİNDE DAHA FAZLA YAKIT YAKMAMIZI SAĞLAR VE BU DA ARTI BEYGİR GÜCÜ DEMEKTİR.



Chip Tuning

Gunumuzde hemen hemen tum otomobiller, enjeksiyon sistemi ve elektronik beyin kontrollu motorlarla donatiliyor. Beyin, icerdigi yazilim sayesinde motorun atesleme, yakit ve hava beslemesi gibi bircok fonksiyonunu kontrol ediyor.
Yakin kalitesi, atesleme sisteminin gucu, havanin isisi ve oksijen miktari, motorun guc potansiyelini etkileyen onemli faktorler. Bunlardan en az biri normal seviyenin disinda oldugu takdirde motor, maksimum guce ulasamayabiliyor. Elektronik beyinse, genel dengeyi sagla***** belirli toleranslar icinde motordan en yuksek verimin alinmasini sagliyor. Modifiyeli beyin cipleri daha kisik toleranslar motoru daha yuksek guclere tasiyan programlar iceriyor. Bilindigini gibi, bir motor ne kadar devirlenirse o kadar guc kazaniyor. Bu cipler, motorun maksimium devir sinirim dahada yukariya cikararak, daha yuksek beygirgucleri kazandiriyor. Ancak bu yapilirken, gereken hava, yakit ve atesleme miktarinin da bir o kadar artirilmasi gerekiyor. Cip modifikasyonu sonucunda motorun performansinin hangi oranda arttigi kesin olarak soylenemez. Aksi takdirde fark gorulmez.

Chip Tuning iki ana sekilde yapilir:

1. Aracin beynindeki chip sökülerek Superchips tarafindan özel olarak programlanmis yeni bir chip takilmasi
2. Eger aracin orjinal chipi yeniden programlanabilir ise orjinal program yerine Superchips'in modifiyeli programinin aktarilmasi.



Hava Filtresi

Bir motorun verimli calisabilmesi icin gerekli olan parcalardan biri hava flitresidir. Motorun hava emis yolundaki tek engel olan hava flitresi, disaridan emilen havanin temizlenerek motorun yanma odasina iletilmesini saglar.
Hava filtresinin verimli çalisabilmesi için zararli maddeleri yüksek oranda süzmesi gerekir. Spor hava filtreleri de bu fikir baz alinarak gelistirilmistir.

Otomobillerdeki orjinal kagit filtrelerin aksine, bu filtreler iki farkli maddeden uretiliyor: Sunger ve yagli pamuk-tel karisimi(koton). Sungel filtrelerin gecirgenligi daha fazla oldugu icin daha cok performans elde ediliyor. Ancak bu filtrelerde toz gecirme riski daha yuksek. Yagli pamuk-tel karisimi filtrelerse, yag ihtiva ettikleri icin tozu daha iyi tutabiliyorlar. Tabii gecirgenlikleri sunger kadar yuksek olamiyor. Filtreler otomobile iki sekilde uygulanabiliyor; Acik ve Kutu ici. Kutu ici filtreler, otomobilin orjinal filtre yuvasina takilarak daha fazla gecirgenlik saglaniyor. Acik filtlerse emme manifolduna bir aparat yardimiyla baglaniyor. Hem kutu ici hem acik yagli filtrelerin tumu, periyoduk araliklarla temizlenip yeniden kullanilabiliyor.

Ozellikle acik tip filtrelerde, otomobilin motor hacmi ve orjinal hava filtresinin yapisma gore belli bir guc artisi saglanabiliyor. Otomobilin orjinal filtre sisteminde, kaybolan hava akisi hizi ve yogunlugu, acik tip filtreler sayesinde daha efektif hale geliyor ve yanma odasina giren hava miktari daha fazla oldugu icin yanma da daha siddetli oluyor ve boylece belli bir guc artici elde ediliyor.

Dereceli Egzantrik
Motor gucunu artirmayi saglayan yontemlerden biride standarttan daha yuksek dereceli egzantrik milinin takilmasi. Milin gorevi emme ve egzoz supaplarini kontrol etmek.
En eski ve verilmli yontemlerden biri olan egzantrik mili modifikasyonu sonucunda yuzde 35 oranina kadar guc artisi saglaniyor. Yuksek dereceli versiyonlar, supaplarin acilma ve kapanma zamanlarini uzun tutarak yanma odasina birim zamanda daha fazla yakit ve hava girmesini sagliyor. Dolayisiyla daha fazla yanma gerceklesiyor. Buda daha fazla guc anl***** geliyor. Milin uzerindeki kamlarin acilari ve yapisma gore tork yada guc etkileniyor. Sivri kamil miller, supaplari erken acarak torkun artmasini saglarken, genis tepeli kamlar gucu artirmak icin tercih ediliyor. Yuksek dereceli egzantrik milleri, motorun rolanti devrini de yukseltiyor. Ancan bunu yaparken motorun rolantide dengesiz calismasina neden olabiliyor. Verimli bir modifikasyon islemi icin, egzantrik milinin disinda supaplarin hareketini saglayan diger mekanik ve elektronik parcalarin da gelistirilmesinde yarar var. Ornegin supaplar, supap yaylari, egzantrik mili kasnaklari, beyin programi, atesleme sistemi gibi.

Lift: Lift, eksantrik milinin subaplari ne kadar bastirdigini gösteren degerdir.
Duration: Subapin yatagindan çiktigi zamanki derece ölçümüdür.
Overlap: Giris ve çikis subaplarinin ayni anda açik oldugu sürenin derecesidir. Giris eksantrik milinin açilis numarasi çikis eksantrik milinin kapanis numarasina eklenerek hesaplanir.
Power Band: Eksantrigin gücünü verimli bir sekilde verebildigi devir araligidir.
Dereceli Eksantrik Mili Ne Kadar Güç Verir?
Cadde otomobilleri için üretilmis eksantrikler derecelerine ve kullanicinin seçimine göre 10bg ile 25 bg arasinda güç üretebilecek kapasitedelerdir, yaris otomobilleri için üretilmis eksantrikler ise çok daha yüksek olarak 80-100bg'lere kadar güçler üretebilmektedirler.



Amortisör

Amortisörün birincil islevi tekerlek tümseklerin ve çukurlarin üzerinden geçtikten sonra yaylarin salinimini azaltmaktadir.
Yaylarin görevi ise, lastigin yolun yüzeyi ile sürekli temasi muhafaza etmesine imkan saglamaktir. Aslinda yüzeyin bozuklugunun soklarini emen yaydir. Bu durumda, yaygin olarak kullanilan isimlerinin aksine,sok emicisinin yani amortisörün amaci yoldaki tümseklerin sokunu emmek degildir. Bu yaylarin görevidir. Amortisörün amaci aslinda yaylarin salinimini azaltmaktir.

Bir yayin, sikistirildiktan ya da gerildikten sonra asil biçimine geri dönebilmek için enerjiyi muhafaza eder. Ne yazik ki, bir yay sadece asil sekline geri dönüp orada öylece kalmaz. Bir yayi sikistirir ya da gererseniz, sonunda durana kadar giderek daha küçük artislarla ileri geri salindigini muhtemelen siz de gözlemlemissinizdir. Eger eski bir arabanin bir tümsegi astiktan sona sürekli ziplayip durdugunu görmüs iseniz, etkisiz amortisörleri olan bir arabada yaylarin ne yapacagini görmüssünüz demektir. Bu durum arabanin güvenle kontrol edilmesi bakimindan iyi olmadigi gibi, yaris esnasinda arabanin etkili bir sekilde kullanilmasi bakimindan iyi olmadigi da kesindir.

Amortisörün birinci amaci bu salinimi kontrol etmektir. Yolcularin tasindigi bir arabada, tasarimci bu amortisörlerin yayin sokunu nasil azaltacagini ayarlayabilmektedir. Eger bu azaltma ani olursa, arabanin agirlik aktarim hizi kontrolü daha iyi, ancak kullanimi daha sert olacaktir. Eger azalma daha yavassa ve 2 ila 3 salinima kadar imkan taniyorsa, arabanin kullanimi çok daha yumusak olacaktir.

Araba yarislarinda, azalmanin neredeyse derhal olmasini arzu edilir. Bir aracin yayin üzerinde ziplamasi lastigin temas parçalarinda istikrarsiz degisiklikler ve lastikler üzerinde mekanik bir ters kuvvet yaratir. Bu kosullarin her ikisi de lastiklerin sahip oldugu etkili tutusu azaltir. Aracin karoserinde meydana gelen tüm ziplamalar, tam tutusun mümkün oldugu hizla lastiklere dönmesi için hizla ortadan kaldirilmalidir.

Ancak, aynen yaylar gibi, bir amortisörün çok sert olmasi ihtimali de mevcuttur. Öncelikle, eger amortisörler yaylardan daha sertse, yaylar etkisiz hale gelecek ve çarpmalari emme islemlerini yerine getirmeyecektir.

Ikinci olarak, amortisörün hizlanma, frenleme ve viraj almanin dinamik degisikliklerinde agirlik aktariminin ne kadar hizla ortaya çiktigi üzerinde önemli bir etkisi vardir. Bu durum aracin direksiyonunun çok hafif olmasina yardimci olacaksa da, aktarim sürücü için çok hizli olabilir.

Özellikle viraj alirken, sürücünün yumusak bir agirlik aktarimi gerçeklestirmesi ve lastiklerin azami tutuslarina ulastigini hissetmesi gereklidir. Eger agirlik çok hizli aktarilirsa, sürücü lastigin söz konusu zirve tutusa ulastiklarini hissedemeyecek, ve muhtemelen lastiklerin çekme kapasitesini asarak asiri kayma ya da dönüslere (spin) yol açacaktir.

Arabaniz üzerinde degisiklik yaparken, ise satin alabileceginiz en müthis yaris donanimi ile baslamak muhtemelen en uygun baslangiç noktasi degildir. Tam yaris amortisörleri yollar için çok sert olacak ve büyük bir ihtimalle arabanizin tümsekler üzerinde ziplamasina neden olacaktir. Buna ek olarak, muhtemelen azami hizda viraj alirken lastiklerin tutus seviyesini hissedecek duyarliliga da sahip olmayacaksiniz.

Çifte amaçli yol/pist arabasina yardimci olmak ve kullanim performansinin ayarlanabilmesini saglamak amaciyla, ayarlanabilen birkaç piyasa sonrasi amortisör mevcuttur. Manuel (ve hatta elektronik) bir gösterge sayesinde giderek daha sertlesen birkaç ayardan birini seçmek mümkündür. Bu amortisörler yol üzerinde yumusak bir kullanim için (her ne kadar yine de normal amortisörden daha sert olsalar da) en yumusak derecelerine, ve karoserin yuvarlanmasini en aza indirmek ve direksiyonunun yumusakligini arttirmak için en sert derecelerine ayarlanabilmektedir. Bu ayarlanabilir sayesinde, ayrica kullanim performansinin belirli bir pist için ince ayarinin yapilmasi da mümkün olmaktadir.

Eger mali durumunuz ayarlanabilir amortisörleri satin alacak kadar iyi degilse sabit fiyatli bir amortisörde daha sertin daha iyi oldugunu düsünmeyin. Amortisörler birlikte kullanilacagi yaylar bilinerek seçilmelidir. Çok sert bir amortisör yayi etkisiz hale getirerek verimini azaltacaktir. Eger amortisör ayarlanamiyorsa, amortisörün yaylarin sinifina uydurulmasi daha da büyük önem tasimaktadir. Bu uyum konusunda deneyimli bir magazaya danismalisiniz.

Arabanizi taniyan teknisyen ile konusun ve hangi amortisörlerin arabanizin degisiklik derecesi için en iyi performansi sundugunu bulun. Bir baskasinin arabasi için süper olan amortisör sizinki için en iyisi olmayabilir.

BODY KİTLERİ
Body-kitler iyi seçilmiş jantlarla beraber modifiye işleminin görünen kısımlarıdır. Chip tuning, spor amortisör, kule gergisi veya turbo eklentisi gibi modifikasyonları ilk bakışta göremeyiz. Onlar aracın kaputunun altında kalan, günışığı görmeyen ve en önemliside asıl siz olan (aracınızın gerçek kimliği) değişikliklerdir. Bu tür modifikasyonlarla bir anlamda aracınızın teknik kapasitesini ve gücünü upgrade etmiş olursunuz. Body-kitler yardımıyla ise kaput altındaki bu değişiklikleri dışarıya özgürce yansıtabilir, aracınıza aerodinamik bir görünüm kazandırabilirsiniz ve bazende olduğundan daha agresif görünmesini sağlayabiliriz.

Bir motor, Yakıt yakarak çalışır ve genişleme yaparak pistonları aşağıya iter. Daha fazla beygir gücü yapmak istiyormusunuz? Daha fazla yakıt yakın böylece motor pistonları aşağıya daha kuvvetle itecektir. Çok kolay gibi geliyor. Fakat, bu o kadar da kolay değil. Gücü arttırmayı bir kompleks mühendislik problemi yapan çok sayıda ki faktörler olduğundan biz burada sadece üç ana esası ele alacağız.
Herşeyden evvel, tüm yakıtlar yanabilmek için oksijene ihtiyaç duyar. Daha fazla yakıt yakmak istiyorsanız, daha fazla oksijen vermeniz gerekecektir. Hemen hemen bütün motor performans ürünleri yakıt ve oksijen akışını arttırara gücü yükseltirler.
Egzantrikler, daha hacimli karbüratörler veya valfler, porting, emme manifoldu, egzost headersları, superchargerlar, turbochargerlar, ve NOS geliştirilmiş bir motorun nasıl hava aldığını gösteren açık örneklerdir (daha fazla yakıt yakmak için daha fazla oksijen ) ve bu size artan beygir gücü verir. Oksijen ve yakıtın akışını arttırmak için en etkin yol muhtemelen Nitro oksid enjeksiyon sistemidir. Nitro sisteminin bu kadar büyük beygir gücü üretmesinin başlıca sebebi budur

Turbo şarjlı motor larda turbonun sıkıştırması sonucu ısınan havanın soğutulması için kullanılan ek soğutucudur. Turbonun basıncını yükselttiği hava radyatöre benzeyen peteklerin içerisinden geçirilerek tekrar soğutulduktan sonra motora gönderilir.

Intercooler'ın adı herkes tarafından bilinir fakat bu parçanın tam olarak ne iş yaptığını tam olarak bilmeyiz.Şimdi bu parçanın görevini anlatmaya çalışacağım. Her araçta olduğu gibi Turbo otomobillerdede motora giden hava önce HavaFilitresi elemanından geçer.İçeri alınan hava silindirlerin içindeki patlamadan sonra Turbo kompresorune gelir ve burdanda Intercooler'a pompalanır. Kompresyona uğrayan hava ısınır, ısınan hava ise genişler.İçerideki havanın ısınmasının sebebi Turbonun sıcak olmasından değil, kompresyona uğramasından dolayıdır.WRX'lerde bulunan scoop(Subaruların önündeki hava girişi) içeriye aldığı soğuk hava sayesinde diğer tarafa geçmekte olan(içeriye alınan kompresyona uğramış hava) sıcak havayı yoğunluğun artmasına ve daha fazla hava molekküleri içermesine yardımcı olur.Artık soğuyan ve hava molekküleri artan gaz emme manifoldundan tekrar içeri alınır ve burda kompresyona uğrayan hava, ısınır.Isınan hava ise genişler bu yüzden turbodan gelen basınç artışı havanın motora gitmeden önceki ısınmasının sonucudur.İyi bir güç artışı için silindirler daha fazla hava moleküllerine ihtiyaç duyarlar, sadece basınç motorun gücüne artırmaya yetmez.


Bu radyatöre benzeyen siyah kutu turbochargerdan gelen basınçlı havanın içinden geçmesine sağlar, ince kanallardan geçen basınçlı gaz süzülür ve soğutulur.Bu sayede motora daha fazla hava molekülü girmesi sağlanır.Eğer turbocharger basıncı 0,7 bar ise intercoolerda 0,7 bar'lık sıkıştırlılmış havayı süzecek kapasitede olmalıdır.

Motora girecek en soğuk hava alabileceğiniz en yüksek güç anlamına gelir.Bu yüzden intercoolerın büyük olması demek daha fazla havayı moleküllerine ayırıp daha soğuk havayı motora gönderebileceği anlamına gelmektedir.Intercoolerın soğutmasına yardımcı olmak amacı ile intercoolera su püskürten kitler bulunmaktadır

SPOILER (ARKA RÜZGARLIK)
Arka rüzgarlık (kanat) dediğimiz şey, arabanın bagajının üstüne takılan biraz eğimli olan parçadır.

Genel Kural 1 Bir cismi yere ne kadar bastırırsanız o kadar zor kaydırırsınız.
İşte bu kuraldan yola çıkarak diyebiliriz ki bir arabanın arkası yere ne kadar çok basılırsa, o kadar zor kayar. Arka kanat takılması olayı, özellikle yüksek hızlarda yol tutuşunu arttırmak için yapılan bir uygulamadır. Arabanın yardığı hava, arkaya taktığınız, biraz öne doğru yatırılmış kanata çarparak bir kuvvet uygular ve arabanın arkası yere doğru bastırılır. Bu arka kanatların açısı çok önemlidir. Ne düz olmalıdır, ne de fazla eğik.

Piyasadaki arka kanatlardan Renault 21'lerde görebileceğiniz çite gibi dümdüz olanları görüntüden başka bir işe yaramazlar fazlasıyla. Ancak bir Subaru Impreza'ya baktığınızda, hem kanadın büyüklüğü hem de biraz öne doğru eğilmiş yapısı, arabanın arkası üzerinde büyük bir kuvvet uygular ve arka tekerleklerin tutuşunu büyük oranda arttırır. Bu da sizin kullanımınıza ister otobanda yüksek hızlarda olsun, ister virajlarda olsun, daha doğrusal, stabil bir sürüş sağlar.

Arka kanat uygulamasında dikkat edilmesi gereken noktalar:
Araca arka kanat takıldığı zaman yüksek hızlarda oluşacak baskıdan ve arabanın arkasının yere daha çok bastırılacağından dolayı, tekerlekler üzerine normalden daha fazla basınç gelecektir. Tekerleklerin bu basınca karşı koyabilmek için normal değerinden biraz daha fazla şişirilmesi gerekmektedir. Kesin bir şey söyleyememekle birlikte ben olsam, kanadın boyutuna ve etkisine göre arka tekerlekleri fabrika verilerinden 1 ya da 2 psi daha fazla şişirirdim.


Avantajı, dezavantajı
Avantajı az önce de bahsettiğimiz gibi yol tutuşunu iyileştirmesidir. Dezavantajı ise yakıt tüketimini bir miktar arttırmasıdır. Ama bu önemsenecek boyutlarda değildir.

Ön Tampon-Altı Rüzgarlık Uygulaması
Normalde bir araba giderken, önündeki havayı yararak ilerler. Yardığı havanın büyük bir bölümü arabanın üstünden diğer miktarı da arabanın altından ve yanlarından geçerler. Yarılan havanın, arabanın altından geçen kısmı, arabaya alttan bir miktar kuvvet uygula***** aracı az da olsa yerden kaldırır. Bunun karşılığında da aracın üstünden geçen hava arabayı yere bastırır. Ama biz daha iyi bir yol tutuş istiyorsak, arabanın altından geçen hava miktarını azaltabiliriz. Bunun için ön tamponun altına yaklaşık 5cm yüksekliğinde ek bir parça takılabilir. Bu takılan parça arabanın yardığı havanın, aracın altına girmesine bir miktar engel olur, bu sayede de yol tutuş bir miktar iyileşir.
Özellikle yüksek hızlarda arabayı kontrol etmekte zorlanıyorsanız, arabayı düz bir çizgide tutamıyorsanız, araba sanki hafifmiş ve sağlam bir şekilde gitmiyormuş gibinize geliyorsa, ön kanat uygulaması sizin sorununuza çare olabilir.
Sonuç
Özellikle motor modifiyesi görmüş ve motor gücü arttırılmış araçlarda, ön ve arka rüzgarlık uygulamaları son derece gereklidir. Motor gücü artmasına rağmen, halen hafif olan araç, yüksek hızlarda dengesizlik, kontrol zorluğu çekebilir. Mesela 120bg. olan bir P106GTI'ısiz 150-160 bg yaptıysanız bu araba uçma eğilimi gösterebilir.bunun için ön ve arka kanatlar son derece faydalıdır.

Araçların Kanatları Spoilerlar
Spoiler denince bir çok kişinin aklına Ankara trafiğinde araçların yüzde 90'ında dekoratif amaçla bulunan sonradan monte edilen plastik parçaları gelir. Peki spoiler gerçekten dekor mu? Yoksa araba üzerinde bir işlevi var mı?

Araçların ağırlığı hızları yükselttikçe azalır. 30 km hızla giden araç ile 130 km hızla giden bir aracın ağırlıkları çok farklı olur. Araç hızlandıkça hafifler. Hafifledikçe de kontrolü zorlaşır. Bu noktada spoilerlar devreye girer.

Araçlarda ön ve arka olmak üzere iki tür spoiler bulunabilir. Araç, önünde bulunan havayı yararak ilerler. Eğer aracın arkasında doğru dizayn edilmiş bir spoiler varsa hava spoilera çarparak aracın arkasını yere bastırır.

Bu da aracın ağırlığını; dolaylı olarak da yüksek süratteki yol tutuş kabiliyetini arttırır. Eğer aracın arkasında bulunan spoiler iyi dizayn edilmemişse aracın yol tutuşunu son derece olumsuz etkiler. Aslında spoilerları uçakların kanatlarına benzetebiliriz. Kanatlar uçakları havaya kaldırır, spoiler ise aracın havalanmasını önler. Uçakların 200 km'den sonra havalandığını ve Porsche Turbo'nun 300 km son sürati olduğunu düşünürseniz bazı arabaların spoilera olan ihtiyacının ne kadar çok olduğunu daha kolay anlarsınız.

Eğer aracınızda fabrika çıkışı bir spoiler mevcutsa ekstra olarak bir şey yapmanıza gerek yok. Ama sonradan aracın arkasına spoiler taktırdıysanız arka lastiklerinizin havalarına dikkat etmeniz gerekir. Spoiler takıldıktan sonra yüksek hızlarda arabanın arkası yere basılacağından arka lastiklere normalden daha fazla baskı gelecektir. Arka lastikleri fabrika değerinden biraz daha fazla şişirerek bunun önüne geçebilirsiniz.

Araç havayı yarıp ilerlerken bir miktar hava da aracın altından geçer. Bu hava akımı aracı yukarı doğru kaldırır; yani hafifletir. Otomobil üreticileri bunu düşünerek ön spoilerları üretmiştir. Ön spoilerlar aracın altından geçen havayı büyük ölçüde keser ve aracın yol tutuşuna katkıda bulunurlar.

Spoilerlar doğru uygulandıkları taktirde araçların yol tutuşlarını güçlendirirler. Fakat yanlış uygulamalar aracın yol tutuşunun bozulmasına, daha fazla benzin tüketimine neden olabilir. Genellikle otomobillerini modifiye edip güçlerini yükselten kişiler yol tutuşlarını iyileştirmek için spoiler kullanırlar.

Bir motorun verimli calisabilmesi icin gerekli olan parcalardan biri hava flitresidir. Motorun hava emis yolundaki tek engel olan hava flitresi, disaridan emilen havanin temizlenerek motorun yanma odasina iletilmesini saglar.
Hava filtresinin verimli çalisabilmesi için zararli maddeleri yüksek oranda süzmesi gerekir. Spor hava filtreleri de bu fikir baz alinarak gelistirilmistir.
Otomobillerdeki orjinal kagit filtrelerin aksine, bu filtreler iki farkli maddeden uretiliyor: Sunger ve yagli pamuk-tel karisimi(koton). Sungel filtrelerin gecirgenligi daha fazla oldugu icin daha cok performans elde ediliyor. Ancak bu filtrelerde toz gecirme riski daha yuksek. Yagli pamuk-tel karisimi filtrelerse, yag ihtiva ettikleri icin tozu daha iyi tutabiliyorlar. Tabii gecirgenlikleri sunger kadar yuksek olamiyor. Filtreler otomobile iki sekilde uygulanabiliyor; Acik ve Kutu ici. Kutu ici filtreler, otomobilin orjinal filtre yuvasina takilarak daha fazla gecirgenlik saglaniyor. Acik filtlerse emme manifolduna bir aparat yardimiyla baglaniyor. Hem kutu ici hem acik yagli filtrelerin tumu, periyoduk araliklarla temizlenip yeniden kullanilabiliyor.
Ozellikle acik tip filtrelerde, otomobilin motor hacmi ve orjinal hava filtresinin yapisma gore belli bir guc artisi saglanabiliyor. Otomobilin orjinal filtre sisteminde, kaybolan hava akisi hizi ve yogunlugu, acik tip filtreler sayesinde daha efektif hale geliyor ve yanma odasina giren hava miktari daha fazla oldugu icin yanma da daha siddetli oluyor ve boylece belli bir guc artici elde ediliyor.

Turbo şarjlı motor larda turbonun sıkıştırması sonucu ısınan havanın soğutulması için kullanılan ek soğutucudur. Turbonun basıncını yükselttiği hava radyatöre benzeyen peteklerin içerisinden geçirilerek tekrar soğutulduktan sonra motora gönderilir.

Intercooler'ın adı herkes tarafından bilinir fakat bu parçanın tam olarak ne iş yaptığını tam olarak bilmeyiz.Şimdi bu parçanın görevini anlatmaya çalışacağım. Her araçta olduğu gibi Turbo otomobillerdede motora giden hava önce HavaFilitresi elemanından geçer.İçeri alınan hava silindirlerin içindeki patlamadan sonra Turbo kompresorune gelir ve burdanda Intercooler'a pompalanır. Kompresyona uğrayan hava ısınır, ısınan hava ise genişler.İçerideki havanın ısınmasının sebebi Turbonun sıcak olmasından değil, kompresyona uğramasından dolayıdır.WRX'lerde bulunan scoop(Subaruların önündeki hava girişi) içeriye aldığı soğuk hava sayesinde diğer tarafa geçmekte olan(içeriye alınan kompresyona uğramış hava) sıcak havayı yoğunluğun artmasına ve daha fazla hava molekküleri içermesine yardımcı olur.Artık soğuyan ve hava molekküleri artan gaz emme manifoldundan tekrar içeri alınır ve burda kompresyona uğrayan hava, ısınır.Isınan hava ise genişler bu yüzden turbodan gelen basınç artışı havanın motora gitmeden önceki ısınmasının sonucudur.İyi bir güç artışı için silindirler daha fazla hava moleküllerine ihtiyaç duyarlar, sadece basınç motorun gücüne artırmaya yetmez.


Bu radyatöre benzeyen siyah kutu turbochargerdan gelen basınçlı havanın içinden geçmesine sağlar, ince kanallardan geçen basınçlı gaz süzülür ve soğutulur.Bu sayede motora daha fazla hava molekülü girmesi sağlanır.Eğer turbocharger basıncı 0,7 bar ise intercoolerda 0,7 bar'lık sıkıştırlılmış havayı süzecek kapasitede olmalıdır.

Motora girecek en soğuk hava alabileceğiniz en yüksek güç anlamına gelir.Bu yüzden intercoolerın büyük olması demek daha fazla havayı moleküllerine ayırıp daha soğuk havayı motora gönderebileceği anlamına gelmektedir.Intercoolerın soğutmasına yardımcı olmak amacı ile intercoolera su püskürten kitler bulunmaktadır

Bir motor, Yakıt yakarak çalışır ve genişleme yaparak pistonları aşağıya iter. Daha fazla beygir gücü yapmak istiyormusunuz? Daha fazla yakıt yakın böylece motor pistonları aşağıya daha kuvvetle itecektir. Çok kolay gibi geliyor. Fakat, bu o kadar da kolay değil. Gücü arttırmayı bir kompleks mühendislik problemi yapan çok sayıda ki faktörler olduğundan biz burada sadece üç ana esası ele alacağız.
Herşeyden evvel, tüm yakıtlar yanabilmek için oksijene ihtiyaç duyar. Daha fazla yakıt yakmak istiyorsanız, daha fazla oksijen vermeniz gerekecektir. Hemen hemen bütün motor performans ürünleri yakıt ve oksijen akışını arttırara gücü yükseltirler.
Egzantrikler, daha hacimli karbüratörler veya valfler, porting, emme manifoldu, egzost headersları, superchargerlar, turbochargerlar, ve NOS geliştirilmiş bir motorun nasıl hava aldığını gösteren açık örneklerdir (daha fazla yakıt yakmak için daha fazla oksijen ) ve bu size artan beygir gücü verir. Oksijen ve yakıtın akışını arttırmak için en etkin yol muhtemelen Nitro oksid enjeksiyon sistemidir. Nitro sisteminin bu kadar büyük beygir gücü üretmesinin başlıca sebebi budur.






Bir çok bilgiyi bu başlık altında topluca bulabilirsiniz.
Chip modifiye motora zarar verir mi?
Profesyonel bir kişi tarafından uygulandığı sürece, chip modifiye kesinlikle motorunuza zarar vermez. Bilgi sahibi olmayan kişilerin uygulaması zararlı olabilir.
Aracın fabrika çıkışı garantisinde bir değişim oluyor mu?Çoğu markada chip modifiye, aracın fabrika çıkışı garantisini, dışarıdan farkedilemediği için etkilemez. Bazı otomobil üreticisi firmalar kendileri dahi chip modifiye hizmet sunmaktadırlar.
Chip modifiye'nin aracıma uygulanması ne kadar sürer?
Chip tuning uygulamasının aracınıza adapte edilmesi ortalama 3 saat sürmektedir.
Chip tuning ve Box modifiye arasındaki farklar nelerdir?
Box, aracın kablolamasına entegre edilen harici bir kutudur, aracın beynine müdahele gerektirmez.. Chip modifiye için ise beyin içerisindeki Eprom değiştirilmeli ve yeniden programlanmalıdır.
Box modifiye'in avantajları nelerdir?
Box, kolayca monte edilebilir, gerekirse demontesi de kolaydır. Uygulama ücreti chip modifiye'den daha ekonomiktir.
Box modifiye'in dezavantajları nelerdir?
Box, aracın beynine bağımlıdır. Tam uyum sağlayamadığı ender durumlarda zengin karışım sonucu araç egzozdan bir miktar duman atabilir. Hassas ayarlama, chip modifiye'e göre daha zordur.
Hangi uygulamada daha yüksek güç elde edilir?
Chip modifiye'de, Box modifiye'e göre daha hassas ve ayrıntılı programlama yapılabildiği için Chip modifiye'de Box modifiye'e göre daha düşük yakıt tüketimi ve daha yüksek güç sağlanabilmektedir.
Karbon Birikimi Nedir ve Nasıl Oluşur?
Karbon birikimi içten yanmalı benzinli ve dizel motorlarda bir HC bileşiği olan yakıtın yanma odasında hava ile yakılması sonucunda meydana gelen kurum adını verdiğimiz karbon depozitlerinin birikmesi ile zaman içinde supap yüzeylerinde, piston yüzeylerinde, yanma odası çeperlerinde ve segmanlar etrafında oluşur. Bu birikimler motorun hava emme kapasitesinde azalma meydana getirir. Hava emme kapasitesi azalan bir motorun volümetrik verimi düşer.
Karbon Birikimi Araçlarda Ne Gibi Problemler Yaratır?
* Silindir kompresyonlarının düşmesi
* Motor gücünde azalma
* Fazla yakıt tüketimi
* Egzoz emisyonlarında artış
* Bozuk rölanti
* Hızlanma kabiliyetinde azalma
* Soğuk havalarda zor çalışma
* Motorun silkeleyerek çalışması
Karbon Temizleme Nedir?
Karbon temizleme içten yanmalı 4 zamanlı benzin ve dizel motorlarda yakıt besleme sistemleri ile supap yüzeyleri, piston yüzeyleri, yanma odası çeperlerini motordan herhangi bir parça sökmeden temizleyen bir sistemdir.
Karbon Temizliğinin Yararları Nelerdir?
* Çok kirli motorlarda %15'e kadar sağlanan yakıt tasarrufu, ortalama olarak %3-5 civarındadır.
* Zararlı egzoz emisyonlarının azalması, benzin motorlarında %40'ın üzerinde, dizel motorlarda ise %75'e ulaşan değerlerde tespit edilmiştir. Partikül emisyonlarında azalma ortalama %30'un üzerindedir.
* Motor performansı artar. Dizel motorlarda gücün genelde %10-bazı ölçümlerde %30-artması normal sonuçtur. Benzinli motorlarda temizleme işleminden önce görülen ilk çalıştırma zorluğu, tekleme, düşük devirde sert çalışma ve benzeri şikayetler ortadan kalkar.
* Karbon temizleme işlemi düzenli olarak (her 25.000 km.de bir) yapıldığında motorun ömrü uzar.
* Parça değiştirilmesine gerek kalmadan bu tür harcamalar önemli ölçüde azalır.
* Bakım ve işçilik masrafları ve süresi azalır. Yakıt enjeksiyon sisteminin dizel motorlarda bakımı bir günü, hatta daha fazla zamanı alabilir. Tüm motorlarda Karbon temizleme işlemi en fazla bir saat sürer.
Karbon Temizleme Niye Etkindir?
Günümüz benzin ve dizel motorlarının kalbi yakıt püskürtme sistemidir. Enjektörler, yakıtı çok ince bir sprey halinde ve konik biçimde püskürtürler. Zamanla ısı, yakıt kirliliği ve kullanım sonucu sistem kirlenmektedir. Enjektörlerin yakıt püskürtme deliklerinin 0,5 mm veya daha küçük çapta olduğunu düşünürsek en ufak kirlenmede tıkanmaları doğaldır. Ayrıca dizel veya benzin motorlarında yanma hücrelerinin, pistonların, valf ve yuvalarının, kısaca yanma dolayısıyla zor şartlarda çalışan parçaların kirlenmeye açık olduğu unutulmamalıdır. "Karbon Temizleme" işlemi yakıt sistemini temizleyerek motoru yenilemekte, ayrıca yanma yüzeylerini yumuşak karbon birikimlerinden arındırmaktadır.
Erken Ateşleme
Erken ateşleme, adından da anlaşılabileceği gibi, bujinin ateşleme safhasına gelmeden önce yakıtın ateşlenmesidir ve bir çok farklı etkene dayanır. Eski zamanlarda avans vurma terimi ilk kullanılmaya başlandığında, durum genellikle vasat benzin kalitesine veya yüksek sıkıştırma oranına bağlı idi. Diğer faktörler sıcak karbon tortuları veya hatalı bujilerdi. Ancak günümüzdeki modern araçlarda, hatta modifiyeli olanlarda dahi bu durum pek sık rastlanan bir problem değildir.
Detonasyon
Detonasyona daha çok aşırı derecede modifiye edilmiş araçlarda rastlanır. Burada meydana gelen, yanma odasının, genellikle bujiden en uzak köşesinde, kendiliğinden ve bujinin ateşlemesinden SONRA, patlama yaşanmasıdır. Detonasyon, çözümünün daha zor olmasından ve motora daha fazla zarar vermesinden dolayı çok daha ciddi bir problemdir.
Duyulan avans vurma sesi, kendiliğinden patlayan yakıtın, bujinin ateşlediği yakıt ile buluşması esnasında oluşur. Erken ateşlemede, buluşma pistonun üst ölü noktaya varmasından önce meydana geldiği için ve bu safhada silindir basıncı henüz en yüksek değere çıkmadığından dolayı oluşan risk ve zarar göreceli olarak daha azdır. Detonasyonda ise, kendiliğinden patlama bujinin ateşlemesinden sonra gerçekleştiği için, buluşma genelde üst ölü noktada meydana gelir. Bu safhada silindir içi basınç en yüksek değerde olduğu için sonuç çok daha fazla zarar vericidir.
Detonasyonun sebepleri erken ateşleme ile benzer olabilir. Erken ateşlemeye sebep olan genelde sıkıştırmanın yüksekliği iken, detonasyonda en genel sebep yakıt karışımının fakirliğidir. Fakir karışım kendiliğinden patlamaya daha meyilli olduğu için detonasyona yol açması kuvvetle muhtemeldir. Bundan dolayı motorları zengin karışım ile çalıştırmak genel bir güvenlik önlemi olarak kabul edilir.
Süperşarjlı veya turbo beslemeli araçlarda, sorun genellikle emmeye gelen havanın sıcaklığının fazla yüksek olmasıdır. Detonasyonla birlikte sıcak hava birleştiğinde yanma odasında ve daha da önemlisi pistonde ciddi zararlar meydana gelir. Bu tip bir sorun sonrası motor açıldığında hafif detonasyon için yanma odasında ve pistonun üstünde izlere rastlanabilir. Ancak genelde sorun çok daha vahimdir. Pistonda büyük bir delik açılmasıyla pistonun üst kısmının parçalanması ve bunun sonucunda kopan parçaların subaplara ve silindir kapağına ciddi zararlar vermesi kaçınılmazdır.


Egzoz Manifoldları
Manifoldlar arasında 4-2-1'lerin 4-1'lere göre, performans kriterleri açısından farklı olduğu her zaman söylenir. Ana gerçek, 4-2-1'lerin düşük devirlerde daha iyi güç verdiği, 4-1'lerin ise buna kıyasla düşük devirde daha az, ama yüksek devirde daha çok güç verdiğidir. Ancak en iyi performans için hangi manifoldun uygun olduğuna karar verilmesi, sadece bu kıyaslamaya bakarak gerçekleştirilemez. Detayları tam olarak aşağıda açıklıyoruz.
Motor içinde yakıt yandıktan ve egzoz subaplarından atıldıktan sonra bir basınç dalgası oluşur, bu dalga enerjiye sahiptir ve silindirden, normalden daha çabuk gaz çıkmasına katkıda bulunabilir. Performans manifoldlarının amacı budur. Bu dalgaların doğal harmonikleri ve atımları, doğru kullanıldıklarında performans artışı yaratabilir. Bunun için egzoz borusunun çapının ve uzunluğunun doğru olması kritiktir.
Doğru hesapta, 4-1 manifold için 4 ayrı silindirden çıkan gazların bir araya gelmesi, 80-86cm civarında gerçekleşmelidir. Eğer manifold 4-2-1 tipte olursa ilk ikişer boru 40-43cm civarında, sonrasındaki iki boru ise yine 40-43cm civarında uzunluğa sahip olmalıdır. Tüm boruların birleşmesinden sonra ilk susturucuya veya katalitik konvertöre kadar olan mesafenin de yine 80-86cm civarında olması gerekir.
Peki neden bu uzunluklar bu kadar kritiktir? Egzoz manifoldundan çıkan gazların atımları, ilk karşılaşmaya kadar boruda ilerler. Bir silindirden çıkan gaz, diğer silindirden çıkan gaz ile karşılaştığı anda, geriye doğru bir atım gerçekleşir. Eğer karşılaşma anına kadar olan uzunluklar doğru ayarlanmış ise geri atımlar egzoz subaplarından çıkacak gaz için başarılı bir emiş gücü sağlarlar. Eğer uzunluklar yanlış hesaplanırsa geri atımlar olumlu bir etki yaratamayacağı, hatta artı basınç oluşturması ile gazın silindirlerden çıkışını daha da güçleştirebileceği için motorun üreteceği güç standardından dahi düşük hale gelebilir.
Bazılarınızın söylediğini duyar gibi oluyoruz, standart manifoldların bu uzunluklarla hiç bir ilgisi yok, peki nasıl oluyor da standart manifoldlar bu şekilde üretiliyorlar? Şu şekilde açıklayabiliriz. Gazın harmonikleri ve boruların uzunlukları katları ile orantılı bir şekilde de kullanılabilirler. 80cm'yi doğru uzunluk olarak kabul edersek, 4 silindirden çıkan 4 egzoz borusunu 160cm'sonunda birleştirirseniz de uygundur, 40cm veya 20cm sonunda birleştirseniz de uygundur. Eğer ilk susturucu 20 ya da 40 ya da 80 ya da 160cm sonrasına yerleştirilirse bu da problem değildir. Bundan dolayı standart egzoz manifoldları bu hesaplar doğrultusunda üretilebilmkete ve kötü görünmelerine rağmen işlevlerini yerine getirebilmektedirler.
Tamam, o zaman problem nerede? Sorun çoğu egzoz manifoldu üreticisinin bu kurallara uymamasıdır. Üretim zorluğu veya kaput altındaki yer kısıtlaması gibi sebeplerden dolayı kimi üreticiler bu hesaplamaları göz ardı edebilmektedirler. Evet, 4-2-1 standart bir manifold düşük devirlerde yüksek güç vermelidir, ama bu ancak manifoldun oranlarının mükemmel olması durumunda mümkündür. Standardından daha iyisini kimsenin üretemediği egzoz manifolduna sahip örnek bir otomobil Peugeot 205 MI16'dır. Manifoldu elbette döküm demirdir, ancak görevini mükemmel bir şekilde yerine getirir.
Egzoz Sistemleri
Boru uzunlukları ve boyutlarıyla ilgili konu, manifold harici egzoz sistemleri için de geçerlidir. Bundan dolayı çoğu üretici katalizörün yerine yerleştirilmesi amacıyla manifolddan uygun miktarda uzağa takılacak bir kit de sunmaktadır. Egzoz sistemindeki örnek olarak orta susturucuyu çıkartıp yerine düz boru yerleştirmenin performansa bir katkısı yoktur, tabii arka susturucunuz hesaplamalara uygun bir uzaklığa denk bir mesafede olmadığı sürece. Bu da, arka susturucular uygun alan bulunan herhangi bir yere takıldıkları için genelde pek mümkün değildir.
Peki katalizör iptali yapıldığında aracın performansı belirgin şekilde artıyor, buna ne dersiniz? Evet, bu doğrudur, ancak bunun boru uzunlukları veya harmoniklerle hiç bir ilgisi yoktur, bu sadece katalizörün kısıtlamasının ortadan kalkması ile ilgilidir. Katalizörü iptal etmek performansı arttırabilir, ancak katalizörü iptal edip doğru hesaplamaların ışığında katalizörün yerine takılacak bir performans ürünü performansı muhakkak daha fazla arttırır.

Oksijen Sensörünün Görevi Nedir?
Oksijen Sensörleri, motor egzoz manifolduna monte edilmiş olup, egzoz gazları içindeki yanmamış oksijen miktarını ölçmek için egzoz gazlarını koklar ve ECU tarafından okunabilen bir voltaj üreterek hava-yakıt karışımının çok fakir veya zengin olduğunu gösterir. Bu sayede, aracın her sürüş şartında hava-yakıt karışımı sürekli olarak kontrol altında tutularak optimum performans ve yakıt ekonomisi sağlanır.
Oksijen Sensör Arızalarının Tanımı
Aracın performansı ile bu kadar yakından ilgili olan bir parçanın arıza tanımı nispeten kolaydır. Birçok araçta oksijen sensörü arıza lambası mevcuttur. Aynı zamanda, sürücü fazla yakıt sarfiyatından şikayet eder. Arızalı Oksijen Sensörü yakıt sarfiyatının %30 değerine kadar artmasına neden olur. Sürüş konforunun azalması ve yanma kayıpları klasik Oksijen Sensör arıza belirtileridir ki, bu arızaların hepsi araca uygun bir Oksijen Sensörü takılmak suretiyle giderilebilir.
Sensör Arızası İle İlgili Problemler
* Araç performansının düşmesi
* Aşırı yakıt sarfiyatı
* Katalitik kövertörün aşırı ısınarak arıza yapması
Bakım ve Servis
Yeni çıkan çevre koruma yasaları araçlarda katalitik konvertör kullanılmasını ve yılda bir kez emisyon testinden geçmelerini zorunlu hale getirmiştir. Başarısız bir motor ve egzoz emisyon testinin en başta gelen sebeplerinden biri arızalı Oksijen Sensörüdür. Bu nedenle Oksijen Sensörleri her 30.000 km. de bir kez kontrol edilmelidir. Aracınızda yukarıda söz edilen arızalardan birini yaşadığınız zaman Oksijen Sensörü değiştirmekten asla kaçınmayın.


Active Body Control
Sağladığı yüksek Konfor, Sürüş Güvenliği ve kolaylıklarla ABC - Active Body Control Sistemi
Yola tutunmanın ABC'si Yürüyen aksam üzerinde çalışan Mercedes'in mühendisleri ABC (Active Body Control) adlı aktif süspansiyon sistemi ile bir rüyalarını daha gerçekleştirdiler.
ABC, ilk olarak CL'de kullanılan ve son olarak da S Serisi'ne adapte edilen yüksek teknoloji ürünü bir süspansiyon sistemi. Ayrıca ABC'de modern havalı süspansiyonun yerini klasik helezon yaylı bir sistem almış.
İki Mercedes karşılaştırıldı:
ABC'nin işe yarayıp yaramadığını biri bu sistemle donatılmış diğeri ise standart olarak sunulan havalı süspansiyona sahip 2 adet Mercedes S Serisi'nin karşılaştırması ortaya çıkaracak.
Daimler Chrysler mühendisleri ABC'yi dahiyane bir buluş olarak tanımlıyor. Firmanın ABC (Active Body Control) adını verdiği sistem aktif süspansiyon anlamına geliyor. Mercedes bünyeında ABC üzerinde çalışan mühendisler bu yeniliğin hak ettiği ilgiyi görmemesinden şikayetçi.Yüksek teknoloji süspansiyon sistemi: Mercedes, güncel S serisinde kullandığı Airmatic havalı süspansiyonu da kısa bir süre önce tanıtmıştı. Aradan bir yıl geçmeden, müşteriler ABC isimli yeni bir sistemle tanıştılar. ABC, ilk olarak CL'de kullanılan ve son olarak da S Serisi'ne adapte edilen yüksek teknoloji ürünü bir süspansiyon sistemi. Aradan bir yıl gibi kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen yeni bir süspansiyon sisteminin seçeneklere dahil edilmesi doğal olarak müşterilerin aklını karıştırabiliyor. Ayrıca ABC'de modern havalı süspansiyonun yerini klasik helezon yaylı bir sistem almış.
Fiyat farkı mantıklı:
ABC otomobilin yol tutuş ve sürüş özelliklerinde inanılmaz bir iyileşme sağladığından bu opsiyon için talep edilen fiyat farkının (Almanya'da 5 bin 742 mark) mantıklı olduğu görülüyor. ABC sayesinde sürüş konforu ve güvenliği kriterlerinde eşit oranda yüksek bir kalite standardı elde edilmiş. ABC ile donatılmış S Serisi sistemin verimliliğini çok açık bir şekilde ispatlıyor. Otomobil en sert şerit değiştirme manevralarında bile neredeyse hiç yana yatmıyor. Ancak bu özelliklere sahip otomobillerde görülen sert süspansiyon karakteristiği yerine havalı süspansiyona sahip model gibi konforlu bir sürüş de yakalanabilmiş.
Sistemin sürüş güvenliğine katkısı mükemmel:
Sistemin sürüş güvenliğine katkısı, Airmatic donanımlı otomobilin zaten başarılı olan sürüş özellikleri göz önünde bulundurulduğunda mükemmele ulaşan bir sürüş özelliğinden bahsetmek mümkün. Hava destekli Airmatic donanımlı S Serisi, limitler zorlandığında karoserindeki sallanma hareketleri eşliğinde yoldan çıkma eğilimi gösterirken ABC'li versiyon yolu çok daha başarılı tutuyor ve direksiyon hareketlerine daha kesin cevap veriyor. Gerçekleştirilen yol tutuş testlerinde aynı izlenim devam ediyor. Oval pistte, slalom parkurunda ve yüksek süratlerde gerçekleştirilen ani şerit değiştirme manevralarında ABC ile donatılmış olan otomobil çok daha güvenli ve rahat bir sürüş sağlıyor. Ancak iki otomobilin de aynı bazı paylaşması limitlerinin birbirine çok yakın olmasını sağlamış.
Sürücünün az efor sarfetmesini sağlıyor:
ABC, sürücünün daha az efor sarfetmesini sağladığından avantajlı bir seçenek oluşturuyor. Özellikle ani şerit değiştirme manevralarında otomobilin arkası daha az kayma eğilimi gösteriyor. Ayrıca otomobilin daha az yana yatması sürücünün kendisini güvende hissetmesini sağlıyor. ESP sisteminin daha az ve geç devreye giriyor olması da ABC'nin diğer avantajları. Yan rüzgârdan etkilenme karakterinin test edildiği alanda ABC'nin bir başraısı daha ortaya çıktı. Yandan 90 km/s ile esen rüzgârda (otomobilin sürati 100 km/s) Airmatic sistemli otomobilin tehlikeli bir şekilde şerit değiştirdiği gözlendi. Bunun nedeni ise, yana yatan karoserin hava direncini artırması. Gerçekten de birçok S Serisi sahibi otomobillerinin bu özelliğinden şikâyet ediyor.
Sağladığı yüksek konfor tartışılmaz:
Tüm bu olumlu özelliklerinin yanı sıra daha yüksek bir konfor seviyesi sağlaması, ABC'yi daha cazip hale getiriyor. Virajlarda, süratlenme ve frenaj sırasında karoserin sallanma eğiliminin ciddi boyutlarda azalması karşılaştırmada konfor katsayısının artması şeklinde yorumlanıyor. Engebeli zemin sürüşlerinde otomobilin içindekileri daha az sarsması ve sallantı olmaması da olumlu bir etki. ABC'li versiyonda süspansiyonu bir butona dokunarak serleştirip otomobilin virajlarda yana yatma hareketini neredeyse sıfıra indirmek de mümkün. Ancak mühendisler sürücülerin bu güven nedeniyle daha fazla hızlanmalarının söz konusu olmadığını iddia ediyor.

Egzantirik Milinin Derecesini Arttırmak
Motor gücünü arttırmayı sağlayan yöntemlerden biride standarttan daha yüksek dereceli Egzantrik mili takmaktır.
Milin görevi emme ve egzost sübaplarını kontrol etmektir. En eski ve verimli yollardan biri olan Egzantirik mili modifikasyonu sonucunda %35 e varan güç artışı sağlanabilir.
Yüksek dereceli versiyonlar, süpapların açılma ve kapanma zamanlarını uzun tutarak yanma odasına birim zamanda daha fazla yakıt ve hava girmesini sağlıyor.
Dolayısıyla daha fazla yanma gerçekleşiyor. Buda daha fazla güç anlamına geliyor. Milin üzerindeki kamların açıları ve yapışma göre tork yada güç etkileniyor. Sivri kamil miller, süpapları erken açarak torkun artmasını sağlarken, geniş tepeli kamlar gücü artırmak için tercih ediliyor. Yuksek dereceli egzantrik milleri, motorun rolanti devrini de yükseltiyor. Ancan bunu yaparken motorun rolantide dengesiz çalışmasına neden olabiliyor. Verimli bir modifikasyon işlemi için, egzantrik milinin dışında supapların hareketini sağlayan diger mekanik ve elektronik parçaların da geliştirilmesinde yarar var. Örnegin süpaplar, süpap yayları, egzantrik mili kasnakları, beyin programı, ateşleme sistemi gibi.
LIFT:
Lift, eksantrik milinin sübaplari ne kadar bastırdığını gösteren değerdir.
DURATION:
Sübapin yatağından çıktığı zamanki derece ölçümüdür.
OVERLAP:
Giriş ve çıkış subaplarının aynı anda açık olduğu sürenin derecesidir. Giriş eksantrik milinin açılış numarası çıkış eksantrik milinin kapanış numarasına eklenerek hesaplanır.
POWER BAND:
Eksantriğin gücünü verimli bir şekilde verebildiği devir aralığıdır.
Dereceli Eksantrik Mili Ne Kadar Güç Verir:
Cadde otomobilleri için üretilmiş eksantrikler derecelerine ve kullanıcının seçimine göre 10 bg ile 25 bg arasında güç üretebilecek kapasitedelerdir, yarış otomobilleri için üretilmiş eksantrikler ise çok daha yüksek olarak 80-100 bg'lere kadar güçler üretebilmektedirler.
Turbonun görevleri nelerdir? Turbo nasıl çalışır?
Turbonun görevi daha fazla soğuk havayı motora vererek performansı arttırmaktır. Motorda soğuk hava sıcak havadan daha yoğundur. Bu yüzden motordan içeri giren hava ne kadar yoğun olursa içerdeki patlama o derece şiddetli olur. Bu sayede de üretilen güç ve tork da fazlalaşır. Otomobillerin soğuk havalarda daha iyi performans sergilemesinin sebebi budur. Turbo ise daha fazla soğuk havayı motora vererek performansı artırır.
Turboşarj ve Süperşarj
Otomobilin performansını en üst noktaya çıkarabilmek için kullanılan iki farklı sistem vardır. Bunlar süperşarj ve turboşarjdır.
Süperşarj
Süperşarj aslında basit bir kompresördür. Dışarıdan gelen havayı basınçlı bir şekilde içeri püskürtecek şekilde dizayn edilmiştir. Süperşarjın iki farklı çeşitte uygulanması mümkündür. Emme manifoltu ile throttle body arasına veya throttle body'nin önündeki hava girişine monte edilebilir. Eğer emme manifoltu ile throttle body arasına monte edilirse, enjeksiyon sisteminde mekanik bir değişiklik yapmadan benzin akışının ayarlanması mümkün olur. Bu genellikle yarış otomobillerinde de tercih edilen daha pratik bir sistemdir. Eğer süperşarj throttle body'nin önünd monte edilirse, gelen basınçlı havayı karşılamak için normalden daha yüksek basınçla yakıt püskürtülmesi gerekecektir.
Çalışma sistemi
Süperşarjın içindeki kompresör çalışma gücünü yine motor kayışlarından ve dişlilerden alır. Bu çalışma için turboşarja göre daha fazla güç gerektiren bir sistemdir. Ayrıca sağladığı sıkışma sebebiyle motorun çabuk yıpranmasına sebep olmaması için motor kompresyon oranı pistonların değişmesi suretiyle düşürülmelidir.
Süperşarj daha fazla benzin tüketebilir
Aynı silindir hacminde ve aynı yanma odalarına sahip iki motordan, süperşarj uygulanmış olan motor aynı büyüklük içinde daha fazla sıkıştırma ile çalışacak ve daha fazla benzin yakacaktır. Buna karşılık turbo uygulamasındaki kadar yüksek güç veremeyecektir.
Turboşarj'a göre avantajlıTurboşarj uygulamasında, turbonun devreye girmesi için yanan gazın geri dönmesi ve türbünü doldurması gerekmektedir. Fakat süperşarj uygulamasında turbonun devreye girmesi için gereken zaman ve motor devri, süperşarjın devreye girmesi için gerekmemektedir. Gaz pedalına ilk basıldığı anda açılan süperşarj, en alt devirden itibaren gücünü gösterecektir.
Turboşarj
Turboşarj, egzoz gazı ile çalışan bir süperşarj olarak tanımlanabilir. Gücünü süperşarj gibi kayışlardan ve dişlilerden değil, egzoz gazının basıncından alır. Yanma odasında patlayan hava benzin karışımı, gaza dönüşerek egzoz süpaplarından egzoz manifoltuna doğru itilir. Bu aşamada egzoza giden gazın basıncı, yol üzerindeki turbonun pervanesini döndürür ve bu yönlü pervane sayesinde gazın önemli bir kısmı türbüne girer.
Türbün dolar
Türbün basınçlı gazla dolduğu andan itibaren ters yöndeki kompresör pervane de basınçla dönmeye başlar. Gazı, basınçlı bir şekilde, dışarıdan alınan ve emme manifoltuna giren temiz havanın üzerine püskürterek motora giren toplam hava yoğunluğunu ve basıncını normalin yaklaşık yüzde 50 daha üstüne çıkarır. Bu da içeri giren havanın benzinle birlikte ateşlendiğinde çok daha şiddetli bir patlama gerçekleştirmesini sağlar.
Motor patlayabilir
Süperşarjda olduğu gibi, turboda da motor kompresyon oranı atmosferik motorlara göre daha düşük tutulmalıdır. Aksi takdirde yüksek basınçtan dolayı motor çabuk yıpranacak ve hatta çok zorlandığı durumlarda motorun patlama riski ortaya çıkacaktır. Turbo uygulaması, motorun pistonları ve gerekiyorsa diğer aks*****n da uygun şekilde değiştirilmesi suretiyle yapılmalıdır. Gücün yüzde 50'lere varan artışına dayanma ihtimali zayıf olan şanzıman ve aktarma sisteminin de değiştirilmesi gerekebilir.
Kullanımdan sonra soğutulması şart
Turbo motorlar kullanılırken dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise otomobili yüksek devirlerde kullandıktan sonra motor stop edilmeden önce kısa bir müddet de olsa rölantide çalıştırılarak, türbünün boşalması ve soğumasına izin verilmesidir. Aksi takdirde gazın sirkülasyonu esnasında türbün boşalmadan bir miktar gaz içerde hapsolacak ve zaman içinde turboyu ciddi şekilde yıpratacaktır. Turbo uygulamasının motorda çok daha fazla yük ve yüksek ısılara yol açacağı ve bunun için intercooler uygulamaları veya diğer soğutma yöntemleri gerektiği unutulmamalıdır.
Fabrika çıkışı otomobillerde kullanılıyor
Turbo uygulaması özellikle ülkemizdeki otomobil modellerinde süperşarjdan daha yaygındır. Bu uygulamanın bir çok zaman Avrupalı standart otomobillerde fabrika çıkışı uygulandığı da görülmektedir. Örnek olarak VW'nin 1.8 litre hacimli 125 beygir güç üretebilen motoruna uygulanan çok küçük türbünlü bir turbo ile 1.8T motorunu yarattığı ve 150 beygir güç ürettiği bilinmektedir.

Elektronik Stabilite Programı ESP Nedir? Nasıl Çalışır?
Çoğumuz, ESP'nin adını ilk defa Mercedes A sınıfı otomobillerin takla atma hatasından sonra duyduk. Otomobil dergilerinin yaptığı slalom testlerinde, aracın ani manevralarda takla atmasının ardından, Mercedes, bütün A sınıfı otomobillere bu sistemi takarak soruna çözüm getirdi.
ESP'nin çalışma prensibi aslında çok basit. 4 teker de birbirinden bağımsız gaz verebilme ve fren yapabilme yeteneğine sahip.Tabii ki biz bunu 4 tane gaz ve 4 tane fren pedalıyla yapmıyoruz. Ani manevralarda aracın fiziksel dengesinin bozulması sonucunda tekerlerden biri ya da birkaçı kayma eğiliminde bulunup araba savrulmaya başladığı anda, ESP sistemi devreye giriyor ve arabanın kaydığı yöne, doğrultuya bağlı olarak ilgili tekerleğe gaz veya fren uyguluyor. Peki bu sistem aracın kaydığını nasıl algılıyor? Birazdan aşağıdaki şekilde de göreceğiniz gibi, ESP sistemine bağlı çeşitli sistemler, algılayıcılar var. Bunlardan benim size olayı açıklamakta kullanacaklarım, "Tekerlek Hızı Algılayıcısı", "Yanal Hız Algılayıcısı", "Direksiyon Açısı Algılayıcısı" ve "Fren Basıncı Algılayıcısı". Şimdi arabamızın arkasının kaymaya başladığını farzedelim, bakalım ESP bunu nasıl anlayacak.
Öncelikle arabanın arkası savrulunca Yanal Hız Algılayıcısı arabanın yanal yönde bir dengesizlik gösterdiğini, yani savrulduğunu çok basit bir şekilde algılayacaktır. Ayrıca Tekerlek Hızı Algılayıcıları arka tekerleklerin kaymaya başladıkları zaman dönüş hızlarının ön tekerleklere göre daha az olduğunu görecek, benzer bir şekilde Fren Basıncı Algılayıcısı da arka tekerleklere, öne nazaran daha az fren basıncı uygulandığını farkederek, aynı şekilde arka tutuşun kaybolduğunu anlayabilecektir. Son olarak Direksiyon Açısı Algılayıcısı'nın da nasıl çalıştığını anlatmamız gerekirse, arabanın kafadan kaydığını düşünmek yeterli olacaktır. Hızlı bir virajda, siz direksiyonu çeviriyorsunuz, ama aşırı hızlı gittiğiniz için, arabanın ön tarafı dönmüyor. (Bu olay önden çekişli arabalarda, viraj içinde gaza basıldığında, rahatlıkla anlaşılabilir).
İşte bu durumda, siz direksiyonu çevirdiğinize rağmen Yanal Hız Algılayıcısı bir dönme hareketi hissedemeyeceği için, arabanın kafadan kaydığını, yani ön tekerleklerin tutuşunu kaybettiğini ESP sistemi algılar. Bütün bu bilgilerden sonra ESP sisteminin şekildeki örnekte nasıl işlediğini açıklayabiliriz.
1)ABS Kontrol Ünitesi
2)Tekerlek Hızı Algılayıcısı
3)Direksiyon Açısı Algılayıcısı
4)Yanal Hız Algılayıcısı
5)Motor Kontrol Ünitesi
6)Otomatik Gaz Subapı/Enjeksiyon Pompası
7)Fren Basıncı Algılayıcısı Traktör frenlerini
bilenler varsa bu konuyu rahatlıkla anlayabilirler.
Traktörlerde arka tekerlere kumanda eden iki tane fren pedalı vardır. Tarla sürerken bir uçtan öbür uca vardığınızda bu pedallardan sadece bir tanesine basarak traktörü olduğu yerde geri döndürebilirsiniz.
Mesela sadece sağ fren pedalına basarsanız, traktörün sağ arka tekeri fren yapar ve traktör kendi çevresinde sağa doğru dönmeye başlar. İşte ESP de bu traktör frenlerinden esinlenerek yapılmış diyebiliriz ) Yani sadece gelişmiş ve elektronik bir traktör freni o kadar. Tek bir artı yönü var, hayatınızı kurtarabiliyor, ya da arabanızda oluşabilecek bilmem kaç milyarlık hasarları...
Sonuçta öyle ya da böyle, ESP son derece faydalı, arabanın kaymasını neredeyse imkansız hale getiren bir sistem.
Kilitli Diferansiyel Nedir? Nasıl Çalışır?
Klasik diferansiyeller bir terazi gibi çalışırlar. İki tekerlek aksını döndürmek için en az üç tane dişli gerekir. Her iki aksın eşit dönmesini sağlayan ve diferansiyel tamburasının içinde yer alan ayna mahruti dişlisi ise, diğer diferansiyelin motordan kontrollü çalışan tek parçasıdır.
Otomobil yolda düz olarak giderken, tekerleklerden herhangibirine daha fazla ağırlık binmediği için, diferansiyel karpuzunun ortasındaki dişliler tekerleklerle birlikte kendiliklerinden dönerler.ncak otomobil viraja girerken, bu dişliler devreye girerek otomobilin virajın dışındaki hızlı, virajın içindeki daha yavaş dönen itici tekerleklerinin dönüş oranlarının 1:1 olmasını sağlarlar.
Yukarıda sözünü ettiğimiz normal bir diferansiyelin çalışma esaslarına ek olarak kilitli diferansiyellerde değişik birkaç sistem vardır. Bunlardan birincisinde, küçük sürtünme pulları diferansiyelin ortasındaki her iki tekerleğin eşit olarak dönmesini sağlayan ve denge dişlileri olarak tarif edilebilecek olan dişlilerin dönmelerini engellerler. Bu engelleme otomobil yeniden düz bir şekilde gitmeye başlayıncaya kadar devam eder.
Bir başka tür de aksların ve dişlilerin karpuzun içine tam olarak girmediği diferansiyellerdeki kilit türüdür.Burada sözü edilen kısımlar yatık olarak yerleştirilmiş baskı halkalarıyla diferansiyele tutturulmuşlardır. Tekerleklerin dönüş hızı arttığında yani otomobil patinaj yapmaya başladığında devreye giren bu sistem, halkaların fren levhalarını sıkıca bastırmasıyla çalışır ve otomobilin tekerleklerindeki dönüş momenti 1:1 olana kadar tutar.Bu sistemin adı dönüş momentli diferansiyel kilididir.
Şekilde görülen diferansiyel tipinde ise birbirine ters yönlerde yerleştirilmiş düz dişli çarklar, otomobil patinaj yapmaya başladığı zaman, birbirileriyle ters yönde hareket ederek, dönüş momenti 1:1 olana kadar kilitli kalırlar. Basit bir mantıkla kurulmuş olan bu sistem de gelişmiş pek çok otomobilde kullanılmaktadır. 4x4 araçlardada bu sistemlere ek olarak manuel ve otomatik olarak devreye sokulan kilitler de mevcutur.
Turbo dump
Araçlarının yüksek basınçlı turbo beslemeli motorlar gibi ses vermesini isteyen bir çok kişiden dump / blow off valve'ler ile ilgili talep alıyoruz. Herşeyden önce, bu valvelerin sadece turbo beslemeli araçlara takılabildiğini, atmorisferik araçlara takılamayacağını, süperşarj'lı araçlara takılmasının da yanlış olduğunu belirtmek istiyoruz. Tüm standart turbo beslemeli araçlarda, wastegate adı verilen, fazla turbo basıncını dışarı atacak bir sistem mevcuttur. Bu sistem, aşırı basınçtan dolayı motorun patlamasını önleyen bir sistemdir. Wastegate, turbonun dönüş hızını azaltmak amacıyla egzoz gazının fazlasını, turboya girmeden dışarı atar. Bu sayede turbonun aşırı dönmesi ve dolayısıyla aşırı basınç yaratması önlenmiş olur. Bu tip bir sistemde blow off valve sesi duyulmaz.
Blow off valve sesinin duyulduğu durum, her ne sebepten olursa olsun, turbo basıncının, motorun ihtiyaç duyacağından fazla bir oranda yükselmesi sonucu turbonun yarattığı basınçlı havanın fazlasının atmosfere salınmasıdır. Eminiz ki bir çok kişi bu sistemi, motoru korumasından ziyade, yaratacağı sesten dolayı kullanmakta, ve yanlış ayarlama sonucu güç kaybetmektedir. Eğer motorunuz standart olarak turbo beslemeli ise aşırı beslemenin yarattığı basıncı kontrol etmek wastegate'in görevidir; ve dump valve'in olması gerektiği gibi çalışmasını sağlamak için çalışma aralığını normal basınç seviyelerinde tutmak gerekir. Aksi durumda yanlış ayarlamada sistem yüke bindiğinde besleme basıncında kayıp olabileceğinden dolayı güç düşüşü görülebilir.
Süperşarjlı motorlarda, sistem mekanik olarak çalıştığı için süperşarjın yarattığı basınç oldukça doğru orantılı bir şekilde yükselir ve yaratılan basıncın dışarı salınması asla istenen bir durum değildir. Mutlaka ses isteyenler için, evet aşırı büyük bir süperşarj takabilir ve üretilen basınç motorunuzun ihtiyaç duyacağından fazla olacağı için fazlasını atmosfere salarak ses alabilirsiniz, ancak bu pahalı bir yöntemdir. Bunun mantıklı olabileceği tek durum düşük devirlerde çok yüksek basınç istemek, yüksek devirlerde ihtiyaç duyulan basıncın azaltılması olabilir, bu durumda bir dump valve aracılığı ile yüksek devirlerdeki basınç düşürülebilir ve ses de alınabilir. Ancak bu sistemin de düşük devirlerde yaratacağı aşırı torktan dolayı kalkışlarda fazla patinaja kalma ve aktarma organlarına aşırı yük binmesi istenmeyen durumlara yol açabilir.
ABS (Anti Bloke Brake System) Kilitleme Önleyici Sistemi
Kilitleme önleyici sistemin görevi, kuvvetli frenleme sırasında tekerleklerin kilitlenmesini önlemektir. Yani tekerlekler kaymaya başlamaksızın kilitleme sınırına kadar frenlenmelidir. Bu husus otomobilin tüm özelliklerinde (kuru, buz kayganlığı) sağlanmalıdır
ABS fren sisteminin fonksiyonu her türlü frenleme koşulu altında aracın;
stabilitesini,
direksiyon hakimiyetini,
optimum şekilde frenlenmesini sağlamaktır.
Optimum şekilde frenlemenin anlamı, maksimum yol tutuşunu elde ederek frenleme mesafesini optimize etmektir.
Acil durumlarda fren yapmak gerektiğinde, sürücü;
önüne çıkan bir engelden kaçabilmeli,
virajlarda hakimiyeti kaybetmemeli,
tekerleklerin yol tutuş seviyeleri farklı olsa bile direksiyon hakimiyetini kaybetmemelidir.
Fren mesafesinin azaltılmasının yanı sıra, ABS fren sisteminin en önemli avantajı, acil frenlemeler esnasında direksiyon hakimiyetinin kaybedilmemesidir. Aşırı hızın neden olduğu tehlikeler, hiçbir ABS fren sistemi tarafından telafi edilemez.
Sistemin Ana Parçaları
Devir Sayıcı Verici:
Devir sayıcı vericileri tekerleklerin dönme hızlarını ölçerler. Tekerleklerle beraber dönen disklerin dişleri sabit konumlu endüksiyon hissedicilerle alternatif gerilim üretirler. Bu alternatif gerilimler ise sinyal şeklinde elektronik kumanda cihazlarına iletilirler.
Devir sensörleri;
sürüş hızını, tekerleklerin hızlanmasını, yavaşlamasını ve kaymasını ölçer.
Sensörlerin çalışması özetle şu şekildedir:
Manyetik akış çizgileri, tekerlek ile birlikte dönen bir sinyal dişlisinin sensöre bakan dişlerine doğru yaklaşırlar. Dişin varlığına veya yokluğuna bağlı olarak, katı bir yüzeyden boşluğa geçilmesi manyetik akışta değişikliğe sebep olur. Bu değişiklik; sensör terminallerinde bir elektromotor kuvveti ve sonuç olarak da elektronik kontrol ünitesi için bir alternatif elektrik sinyali oluşturmaya yeterlidir.
Sensörün dahili elemanları (bobin ve daimi mıknatıs) tamamen koruyucu reçine içine yerleştirilmiş olup, plastik bir muhafaza ile çevrelenmişlerdir. Sensör muhafazasına monte edilen bir burç muhafazayı deformasyona maruz kalmadan bağlar. Sinyallerin doğru olarak elde edilebilmesi için sensörün ucu ile dişli arasındaki mesafe araç kataloğundaki değerlerde olmalıdır.
Elektronik Kumanda CihazıElektronik kumanda cihazı, devir sayısı hissedicilerden sinyalleri alır değerlendirir ve tekerlek fren silindirindeki optimum frenleme için gerekli olan hidrolik basıncı hesaplanır. Kumanda cihazı hesaplanan değeri hidrolik üniteye aktarır.
Hidrolik Ünite:
Hidrolik ünite manyetik supabı ve iletme pompası elektronik kumanda cihazı tarafından devreye sokulur. Böylece fren basıncı ihtiyaca göre tutulur, yükselir, azalır.
Sistemin ÇalışmasıBir tekerleğin kilitleme tehlikesi doğar doğmaz bu tekerleğin devir sayısı düşer. Bunun için elektronik kumanda cihazı hidrolik üniteye ‘Fren hidroliğini çek’ komutunu verir. Bunun üzerine geri iletme pompası fren hidroliğini tekerlek frenleme silindirinden çekerek basınç tutucu üzerinden fren merkez pompası devresine iletir. Fren basıncının ortadan kaldırılması, tekerleğin kilitleme tehlikesini önler. Aynı anda tekerlek tekrar hızlanır. Elektronik kumanda cihazı tekerleğin yeniden kuvvetli bir şekilde frenlenebileceğini tekrar belirler ve hidrolik üniteye ‘fren hidroliğini gönder’ komutunu verir. Böylece manyetik supap üzerinden basınç tekrar yükselir. Ayarlama (düzenleme) süresi yeniden başlar.Sistemin çalışmasını daha iyi anlayabilmek için kademe kademe incelemek daha iyi olacaktır. ABS fren sistemleri prensipte aynı olmakla beraber pratikte bazı teknik farklılıklar bulanmaktadır.
Geleceğin Frenleri
Modern teknolojiler sayesinde günümüzde otomobiller kullanıcılarına daha hızlı, daha emniyetli ve daha rahat bir sürüş imkanı sağlıyor. Bu da fren sistemlerinin, aracın en önemli emniyet parçalarından biri olması nedeniyle sürekli iyileştirilmesi ve aracın yüksek teknolojiye erişmiş diğer sistemleriyle aynı teknolojide hizmet vermesini gerektiriyor.
ABS, ASR ve FDR sistemleri arasındaki farklar nelerdir?
Anti-Blokaj Sistemleri (ABS)
1978 yılında ABS sistemleri Bosch tarafından ilk üretici olarak araçlarda kulanıldı. Günümüzde trafik güvenliği açısından önemli katkılar içermekte ve kritik fren anlarında aracın direksiyon ve sürüş güvenliğini sağlamaktadır.
Anti-Patinaj Sistemleri (ASR)
1987 yılında Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür. ASR sistemi ilk kalkışta ve hızlanmada, tahrik tekerleklerinin aşırı dönmesini engelleyerek, aracın güvenli hareketini sağlar. Bu sistemin diğer kısaltılmış adı ingilizce anlamından dolayı ETC (Electronic Traction Control) olarak da bilinir.
Araç Dinamik Kontrolü (FDR)
Her türlü sürüş anında güvenliği sağlamak üzere Bosch 1995 yılında FDR sistemini aktif sürüş emniyetini sağlamak üzere üretime almıştır. Özellikle virajlarda ve ani yol değişikliklerinde FDR sistemi, yıldırım hızı ile motor, şanzıman ve frene müdahale ederek aracın savrulmasını önler. Bu sistemin diğer kısaltılmış adı ingilizce anlamından dolayı DC (Vehicle Dynamic Control) olarak da bilinir.
FDR sisteminin can noktası olan "devir sensörü" havacılıktan alınmış ve Bosch tarafından otomobiller için modernize edilmiştir. Son yıllarda Bosch bu üç farklı sistemi bir ünitede topladı, bu yeni sistemi ESP (Elektronik Stabilite Sistemi) olarak adlandırdı. Bu sistem sayesinde sürüş güvenliği daha da artırıldı. Bu sistemin diğer bir avantajı da düşük maliyeti nedeniyle, sadece yüksek sınıf otomobillerde değil bundan böyle orta sınıf araçlarda da standart olarak bulunacak olması.
ASR
Anti Patinaj Sistemi (ASR) Nedir? Ne İşe Yarar?
Gaza fazla yüklenmelerde araç patinaj yaptığı zaman araba normal hızlanabileceğinden daha yavaş bir şekilde hızlanır. Özellikle çok hızlı bir şekilde kalkmanız gerekirken (mesela bir yoldan karşıya geçeceksiniz, trafik yoğun, bir aralık buldunuz hemen gaza basıp geçmek istiyorsunuz) eğer gaza, panik yapıp da, fazla basarsanız, araç patinaj yapar, ve araç olduğu yerde duruken tekerlekler de fırıl fırıl döner. Bu sistem genelde güçlü motoru olan arabalarda ve özellikle arkadan itişlilerde kullanılır..
Sistemin Çalışma Mantığı:
Varsayıyoruz ki gazı köklediniz ve araç patinaj yapmaya başladı. İşte bu anda aşağıdaki şekildeki 2 numaralı sistem aracın ön tekerlerinin arka tekerlerinden daha hızlı döndüğünü anlar ve hemen 4 numaralı fren basıncı algılayıcısını ve 5 numaralı ABS kontrol ünitesini uyarır. Bu üniteler de (siz hala gaza basmaya devam etmekte ısrar ediyorsanız), patinaj yapan tekere fren uygularlar ve patinaj kesilesiye kadar bu işlemi sürdürürler. Bu 1.yöntemdi...
Diğer yöntem ise patinaj yapan tekere fren uygulamak yerine, gazı kesmektir. Teker patinaja başladığı anda 3 numaralı 'motor kontrol ünitesi', 6 numaralı enjeksiyon pompası ünitesini uyararak gezı kesmesini söyler, o da gazı gerektiği kadar keser ve patinaj önlenir. İşte sistem böyle çalışıyor, ama bu sistem performanslı kalkışları düşündüğünüzde avantajdan çok dezavantaj getirir. Yani bu sistemle gazı kökleyip de kalkarsanız, normal şekilde kendinizin patinaj yaptırmadan kalktığınızdan daha yavaş kalkarsınız.
Bunun için otomobil dergilerindeki 0-100 testlerinde pilotlar, bu sistemi devreden çıkartırlar. Zaten bu iş arabanın içindeki bir düğmeyle önceden belirttiğimiz gibi yapılabilmektedir. Yani karar size kalmış. ASR en çok karlı, buzlu bölgelerde, ya da çamurlu dağ yollarında iş görür. 4X4 jiplerin de çoğunda da, her zaman 'yağmur demem, çamur demem' mantığı işlemeyeceğinden dolayı, bu sistem bulunur.



 

Users Who Are Viewing This Konu (Users: 0, Guests: 1)

Üst