- Katılım
- 28 Temmuz 2013
- Mesajlar
- 391
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
Ne kadar özledim hergün yeni bir strateji oyununun çıktığı, türün revaçta olduğu günleri. Hangi birini sayayım ki? Age of Empires, Warcraft, Starcraft, Empire Earth, Cossacks, Red Alert, Homeworld, Stronghold, Black & White ve daha nicesi… Şimdi mi? Senede bir veya iki tane dişe dokunur yapım çıkarsa kendimizi şanslı sayıyoruz. Neden bilmiyorum ama belki de yeni nesil oyunculara her şeyi onlar yerine kendisi yapan, script sahnelerle bezeli, herhangi bir uğraş gerektirmeyen FPS’ler daha eğlenceli geliyor. Relic tarafından üretilen Company of Heroes ise tüm bu kıtlık döneminde çıkıp aradan sıyrılmayı başaran bir gerçek zamanlı stratejiydi. Şimdi ise bir kez daha bizlerle…
Soğuk Savaş’ın tanımı…
Çok kısa şekilde bahsetmek gerekirse, tıpkı ilk oyun gibi Company of Heroes 2 de İkinci Dünya Savaşı esnasında geçen bir gerçek zamanlı strateji oyunu. Bu belki çok genelleyici bir tanım gibi gözükebilir ama seriyi özel yapan şey zaten Relic’in İkinci Dünya Savaşı’na kendi kattığı aroma. Bunların en başında mikro yönetim gerekliliği olmaması geliyor. Bu yıllardır strateji oyunlarında çektiğimiz en büyük çileydi ve RTS’lerdeki ünitelerimizin büyük kısmı “gerizekalı” gibi davranırdı. Yol bulma ve düşmana düzgün nişan alamama bunlardan başlıcalarıydı. Company of Heroes 2’de ise birimlerimiz son derece zekice davranıyor, siper alıyor ve tüm sıcak savaşın ortasında olabilecek en soğukkanlı şekilde hareket ediyorlar. Hâliyle bizi de büyük bir dertten kurtarmış oluyorlar.
Campaign modu olarak Company of Heroes 2 gerçekten de devasa ölçülerde ve Barbarossa ve Stalingrad’da onbeş saate kadar süren bir oynanış vaadediyor. CoH 2’de tüm hikâye bir Sovyet teğmeninin perspektifinden anlatılıyor; savaşı ve yaptığı hataları hatırlayan bir teğmen. Tahmin edeceğiniz gibi, oyun biraz da stresli bir senaryo kısmına sahip zirâ savaşın daha karanlık yüzleri de çarpıcı şekilde yüzümüze çarpılıyor.
[video=youtube;sV8EJsFqLio]http://www.youtube.com/watch?v=sV8EJsFqLio&feature=player_embedded[/MEDIA]
Görevlere gelirsek; hepsi baştan sona çok yoğun şekilde işlenmişler. Nadir olarak görevlerde hedefe kolay şekilde ulaşıyorsunuz ve oyunda asıl tema da zaten “çaresizlik”. Ne yapacağımızı düşünüp tırnaklarımızı yerken, Relic’in yeni motoru "Essence Engine 3.0" ü de dikkatlice inceleme fırsatı buluyoruz. CoH 2, tabiri caizse “göz kamaştırıcı” bir oyun. Patlamaları izlemek her ne kadar fazla eğlenceli olsa da, yapımın asıl parladığı nokta yeni dinamik hava durumu sistemi. İkinci Dünya Harbi’nde, Sovyet Cephesi’nde “kar” ana faktörlerden biriydi ve oyuna da muhteşem şekilde yansıtılmış. Bu hava koşulları aynı zamanda oynanabilirliğe de doğrudan etki ediyor. Eğer askerler ısı kaynağına yeterli ölçüde yakın durmazsa, hipotermiden ölebiliyorlar. Bu da savaşa ayrı bir stres ekleyen etken. Bu hava efektleri çevreyi de etkiliyor. Buz fırtınaları bazen görüş mesafesini engelleyebiliyor, üniteler savaş alanında rahatlıkla dolaşamıyor ve göller donduğunda alternatif yollar ortaya çıkabiliyor.
Elbette tüm bu özelliklerin de bir bedeli var. Company of Heroes 2 barındırdıklarından dolayı epey zor bir oyun ve seriye de yeni bir oyuncuysanız alışma süreciniz sıkıntılı geçebiliyor. Bu nedenle tutorial kısımlarına da göz atmak şart. Campaign’e ek olarak, CoH 2 oyunculara fazlasıyla standart bir online mod da sunuyor. Tipik RTS üniteleri, kaynak toplama, binalar yapma ve orduları güçlendirme seçenekleri mevcut. Oyun modları olarak da deathmatch ve capture gibi standart şeyler yer alıyor. Çoklu oyuncu seçenekleri elbette senaryo kısmına göre çok daha hızlı ve yeni başlayanlar bir anda “haşat” olabiliyor. Bu nedenle yeteri kadar öğrenmeden dalmamanızı öneririm. Savaşlar çok daha zıvadan çıkmış hissettiriyor ve bol bol rush yiyorsunuz.
İlk Company of Heroes tam anlamıyla bir “başyapıttı”. İkinci oyun ise her ne kadar fazlasıyla kalburüstü olsa ve strateji açlığımızı giderse de, beklentileri karşılayamadı. Bu kötü olduğu anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır. RTS’leri seviyorsanız ve biraz da özlediyseniz, Company of Heroes 2’yi mutlaka denemelisiniz.
Soğuk Savaş’ın tanımı…
Çok kısa şekilde bahsetmek gerekirse, tıpkı ilk oyun gibi Company of Heroes 2 de İkinci Dünya Savaşı esnasında geçen bir gerçek zamanlı strateji oyunu. Bu belki çok genelleyici bir tanım gibi gözükebilir ama seriyi özel yapan şey zaten Relic’in İkinci Dünya Savaşı’na kendi kattığı aroma. Bunların en başında mikro yönetim gerekliliği olmaması geliyor. Bu yıllardır strateji oyunlarında çektiğimiz en büyük çileydi ve RTS’lerdeki ünitelerimizin büyük kısmı “gerizekalı” gibi davranırdı. Yol bulma ve düşmana düzgün nişan alamama bunlardan başlıcalarıydı. Company of Heroes 2’de ise birimlerimiz son derece zekice davranıyor, siper alıyor ve tüm sıcak savaşın ortasında olabilecek en soğukkanlı şekilde hareket ediyorlar. Hâliyle bizi de büyük bir dertten kurtarmış oluyorlar.
Campaign modu olarak Company of Heroes 2 gerçekten de devasa ölçülerde ve Barbarossa ve Stalingrad’da onbeş saate kadar süren bir oynanış vaadediyor. CoH 2’de tüm hikâye bir Sovyet teğmeninin perspektifinden anlatılıyor; savaşı ve yaptığı hataları hatırlayan bir teğmen. Tahmin edeceğiniz gibi, oyun biraz da stresli bir senaryo kısmına sahip zirâ savaşın daha karanlık yüzleri de çarpıcı şekilde yüzümüze çarpılıyor.
[video=youtube;sV8EJsFqLio]http://www.youtube.com/watch?v=sV8EJsFqLio&feature=player_embedded[/MEDIA]
Görevlere gelirsek; hepsi baştan sona çok yoğun şekilde işlenmişler. Nadir olarak görevlerde hedefe kolay şekilde ulaşıyorsunuz ve oyunda asıl tema da zaten “çaresizlik”. Ne yapacağımızı düşünüp tırnaklarımızı yerken, Relic’in yeni motoru "Essence Engine 3.0" ü de dikkatlice inceleme fırsatı buluyoruz. CoH 2, tabiri caizse “göz kamaştırıcı” bir oyun. Patlamaları izlemek her ne kadar fazla eğlenceli olsa da, yapımın asıl parladığı nokta yeni dinamik hava durumu sistemi. İkinci Dünya Harbi’nde, Sovyet Cephesi’nde “kar” ana faktörlerden biriydi ve oyuna da muhteşem şekilde yansıtılmış. Bu hava koşulları aynı zamanda oynanabilirliğe de doğrudan etki ediyor. Eğer askerler ısı kaynağına yeterli ölçüde yakın durmazsa, hipotermiden ölebiliyorlar. Bu da savaşa ayrı bir stres ekleyen etken. Bu hava efektleri çevreyi de etkiliyor. Buz fırtınaları bazen görüş mesafesini engelleyebiliyor, üniteler savaş alanında rahatlıkla dolaşamıyor ve göller donduğunda alternatif yollar ortaya çıkabiliyor.
Elbette tüm bu özelliklerin de bir bedeli var. Company of Heroes 2 barındırdıklarından dolayı epey zor bir oyun ve seriye de yeni bir oyuncuysanız alışma süreciniz sıkıntılı geçebiliyor. Bu nedenle tutorial kısımlarına da göz atmak şart. Campaign’e ek olarak, CoH 2 oyunculara fazlasıyla standart bir online mod da sunuyor. Tipik RTS üniteleri, kaynak toplama, binalar yapma ve orduları güçlendirme seçenekleri mevcut. Oyun modları olarak da deathmatch ve capture gibi standart şeyler yer alıyor. Çoklu oyuncu seçenekleri elbette senaryo kısmına göre çok daha hızlı ve yeni başlayanlar bir anda “haşat” olabiliyor. Bu nedenle yeteri kadar öğrenmeden dalmamanızı öneririm. Savaşlar çok daha zıvadan çıkmış hissettiriyor ve bol bol rush yiyorsunuz.
İlk Company of Heroes tam anlamıyla bir “başyapıttı”. İkinci oyun ise her ne kadar fazlasıyla kalburüstü olsa ve strateji açlığımızı giderse de, beklentileri karşılayamadı. Bu kötü olduğu anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır. RTS’leri seviyorsanız ve biraz da özlediyseniz, Company of Heroes 2’yi mutlaka denemelisiniz.
